Not artışıyla, 25 trilyon $'lık kurumsal büyük fonların kapsama alanına girdik. Bunun anlamı, kendimiz aynı kalarak bu fonların bize geleceği değildir. Bunun anlamı, kurumsal büyük fonlardan yeterince yararlanabilmek için bizlerin de bazı köklü adımlar atmasıdır.
Geçen yıl 1 Temmuz'da yürürlüğe giren yeni Ticaret Kanunu'nda, evrensel kabul görmüş kurallardan hayati olanları, son dakikada engellemiştik. Bunlardan en önemlisi, şirket yönetiminde ortaklar hesabına dairdi. Hiçbir ortak, burayı kendi kasası gibi kullanamayacak ve bu sayede yönetimde aktif olmayan ortakların hakkı korunacaktı.
Ortağını dolandırma imkânını ortadan kaldıran bu maddeyi, son dakikada engelledik. Yetmedi, tedarikçiden müşteriye, kamu yönetiminden medyaya dek şirkete dair bilinmesi gerekenleri, web sitesinde yayınlama zorunluluğunu da son dakikada çıkarıverdik yasadan. Hal böyle olunca şeffaflık, başka bahara kalmış oldu.
Acaba o başka bahar, bu bahar olamaz mı? Neticede küresel büyük fonların Türkiye'ye gelmesi halinde, onların işbirliğinde aradıkları yüksek kalite, kurumsallık, güveni şeffaf kılacak adımları da içeriyor olacak.
Denetim şartını yalnızca halka açık şirketlere şart koşup KOBİ'leri, OBİ'leri ve halka açık olmayan büyükleri, "denetlenmeme" imtiyazıyla tutamazsınız.
Türk Ticaret Kanunu, kurumsal fonların Türkiye'ye gelebilmesi için zaten "ortağın olacak isem beni dolandırmayacaksın" şartı aramayacak mı? Tedarikçi eko-sistemi içinde şirketin bilgilerinin (ticari sırlar, müşteri bilgileri hariç tabii ki) web üzerinden ulaşılabilir ve şeffaf olmasını istemeyecek mi? Eğer yönetimde koltuk sahibi ise, denetim talep etmeyecek mi?
TTK'mızın adı "yeni" olsa da zihin yapısı "eski" kaldı. Yatırım yapılabilir Türkiye'nin ticaret kanunu, yatırımcıya küresel kriterler sunmak zorundadır. Not yukarıda iken yasa aşağıda olamaz...