Sabaha karşı 05.00'te polisin Gezi Parkı'ndaki gaz baskınında hanginiz oradaydınız? İstanbul Tabip Odası'ndan Ali Çerkezoğlu, Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, Şehir Plancıları Odası'ndan Tayfun Kahraman, KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul, DİSK'ten Celal Ovat, TMMOB'dan Süleyman Solmaz... Taksim'de gazlanmadınız ama Taksim Dayanışması adına Ankara'daydınız. Gazı çocuklar yedi, pazarlığı siz yaptınız.
Köprüye, 3'üncü Havaalanı'na, Kanal İstanbul'a karşı çıkmakla kalmayıp bu projeleri iptal için mahkemeye başvuranların da sizlerin olması tesadüf mü?
Peki ya köprü istemem, havaalanı olmasın, kanal kalsın derken, hangi güç dengelerine hizmet ettiğinizi düşündünüz mü? 120 milyar lira, her coğrafyada büyük para... Üstelik kaybedilecek yüz milyarlarca dolarlık küresel fırsatlar da cabası.
Ekonomi STK'ları? Size ne demeli? Yapılmasın denilen proje sahipleri ve örgütleriniz... Kendinizi savunmayışınıza şaşırdım. Yaşlanan ve yavaşlayan Avrupa'nın elinden alıp Türkiye'ye getireceğimiz havayolu ulaşımının küresel kavşağı olma fırsatına yapılan bu sabotaja karşı çıkamadınız.
Kanal İstanbul'un kente ve ekonomiye sağlayacağı stratejik faydaları sıralayacak biri çıkmadı sizden. Taksim Platformu'nun "itirazlar dikkate alınsın" dediği, bunların yapılmamasına dairdi oysa.
Son olarak, her tercih bir vazgeçiştir. Aslolan bu mega projelerin sunacağı faydanın hangi maliyetlerle sağlanacağıdır. Tercihlerimizin, katlanılacak maliyete değip değmeyeceğini tartışmadan "istemezük"çülerin Gezi şantajına direnmeniz gerekmez mi?
Marjinal grupların havalimanı, köprü ve kanalın Türkiye faydasına "hayır" demesi kabul edilemez ama anlaşılabilir. Anlayamadığım, kimin ekmeğine yağ sürüldüğünü sizlerin cesaretle tartışmayışınız.