Türkiye nihayet dikkatini nicelikten niteliğe kaydırmaya başladı. Şükür ki bugün ihracatın ciro hedefi yanı sıra katma değeri konuşabiliyoruz. Turist sayısından, turist başına geliri artırmayı düşünebiliyoruz.
Şimdi paralel adımın istihdamda atılması gerekiyor. Nicelik odağından bakınca görebildiğimiz işgücüne katılma, istihdamın cinsiyet ayrımı veya işsizin genç olup olmadığı yalnızca... Oysa nitelik odağı bize işçi sayısı, çalışma saati kadar, işgücü verimini sorgulatıyor.
Sorguluyoruz. Gördüğümüz iç açıcı değil. En azından şimdilik... 2023 hedeflerine 500 milyar $ koyduk ama çalışan başına verim artışı henüz ajandamıza girmiş değil.
Almanya'nın AB içinde verim liderliğine bakıyoruz. Bu sayfanın manşeti, gayet net anlatmış: Avrupa'nın en az çalışan fakat en fazla kazandıran emek gücü, bu ülkede.
Peki, bunu nasıl başarmışlar? Eğitim diyenlere şunu hatırlatalım. Sistem ve süreçler eğitimden daha önemli. Zira siz değer yaratmayan iş süreçlerine sahipseniz, emeğin bu süreçteki verimi, eğitimi ne olursa olsun, sınırlı gelişebilecektir.
Yapılacak olan, değer yaratmayan iş süreçleri, iletişim süreçleri, ilişki süreçleri ve daha önce var olmayan bilgi süreçlerini yeniden tanzim etmek... Ancak bu sayede "daha çok çalışma" odağından, "daha verimli çalışma" kalitesine çıkabileceğiz.
Aksi halde günde 8 saat yerine 24 saat, 5 gün yerine cumartesi, pazar dahil 7 gün çalışsanız dahi katma değeri artıramıyorsunuz. Üstelik ailenize yeterli zamanı ayıramayışınız da cabası... Bu yüzden kamu-özel, holding- KOBİ fark etmiyor, "çok" yerine, "verimli" çalışmanın yolunu yordamını bulmak zorundayız.