Amerikan Merkez Bankası FED'in açıklamaları ile küresel piyasalarda oluşan tsunami, hemen herkes tarafından "abartılı" bulunuyor. Henüz anlaşılmayan, bu tepkiyi zaten abartılı bulan aktörlerin tutumlarıyla fırtınanın daha da körüklenmesidir.
FED kararının bizim de içinde bulunduğumuz gelişen piyasalar üzerinde etkisini bekliyorduk. Dün Borsa'dan dolara dek yansıması, faizi %9'lara zıplatması ile akla gelen temel soru, bunun ne kadar süreceğidir. Beklenti, ardında faizde, dövizde tırmanma hasarı bırakıp dineceği yönünde fakat bunu destekleyecek veriler henüz oluşmadı.
Burada ihtiyaç duyulan, küresel panik dalgasının yol açtığı belirsizlik halinin yönetilmesidir. Zira ilk yara alan, piyasanın güven duvarıdır ve dün itibarıyla bu duvar yıkılmış gibi görünüyor. Tıpkı Gezi Parkı ardından Türkiye'ye yönelik görüntüler eşliğinde ülkemize karşı oluşturulan "algı restorasyonu ihtiyacı" şimdi piyasalar için şart olmuştur.
Belki de ihtiyaç duyulan en acil şey, piyasaların panik havasından kurtarılması yönünde hükümetin vereceği moraldir. Merkez Bankası dümende olabilir. Ekonomi bürokrasisi de... Ancak şu anda acil ihtiyaç, öncelikle halka ve iş dünyasına yönelik sükûnet açıklamaları olacaktır.
Kesin olan şudur: İnsan suya düştüğünde değil, suda kaldığında boğulur. FED'in kararına karşı oluşan bu abartılmış dalganın yıkıcı etkisini "kalıcı hale" getirmemek, birincil önceliğimiz olmalıdır. Siyaset kadar ekonomi STK'ları da bu sürece katılmak zorundadır.