Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Hangi çağrıya kulak vereceğiz?

Bursa İnegöl'de Hatay Dörtyol'da ortaya çıkan toplumsal öfkeye nereden baktığımız çok önemli… Siyasetçinin, sadece durum tespiti yapıp, toplumda öfke var demesi sorunu çözmüyor.
Daha vahimi, bu öfkenin gerekçesi olarak "demokratik açılım"ı gösterip, siyaset yapmak aslında o öfkeyi şarj etmekten öteye geçmiyor.
Asıl soru "Niçin öfke var?" sorusudur…
Siyaset, Cumhuriyet tarihi boyunca sorunları sümen altına atıp, görmezlikten gelirse, Kürtleri, dindarları, Alevileri yok sayarak toplumu yönlendirirse gelinecek nokta "İnegöl veya Dörtyol" olur.
Önce toplumu şartlandırıp, yönlendireceksin, sonra da o toplumun tepkisine bakıp, "Toplum öfkeli…" diyerek demokratikleşmekten vazgeçilmesini isteyeceksin.
Tıpkı 12 Eylül öncesinden olduğu gibi…
Allah'tan bugün toplumun büyük kesimi bu tuzağın farkında…
Evet, öfkelenen, demokrasiye çeşitliliğe tahammül etmeyen, kışkırtmalara açık bir toplum kesimi var… Ama Türkiye toplumunun daha fazlası demokrasi ve bir arada yaşamak istiyor.
Bu ikili yapıyı solcular, laikler, dindarlar arasında, Kürtler ve Aleviler arasında hatta iş dünyasında görmek mümkün.
Bu ayrışma en net biçimde Kürt sorununda ortaya çıkıyor. Artık Türkler de Kürtler de şiddet üreten silahlı güçlerin darbelerinden de, müdahalelerinden de, teröründen de bıktı.
Bu isyanı en net biçimde sivil toplum örgütleri dile getirdi. Diyarbakır, Batman ve Mardin'de yüzlerce sivil toplum örgütünün barış isteyen sesi, bir süre önce yankılandı.
"Öfkeli halk" tespiti yapan siyasetçiler, ne yazık ki bu sese kulak vermedi.
Şimdi aynı barış sesi, daha gür biçimde Türkiye'nin Batı yakasında da yükselecek. İçinde onlarca derneğin ve sivil yapının olduğu çok sayıda kuruluş önümüzdeki hafta başı bir araya gelip kamuoyuna açıklama yapacak.
Kimler yok ki; Helsinki Yurttaşlar Derneği, Sivil Dayanışma Platformu, Dur De!, Yeşiller, Anadolu Platformu, Kadın Dayanışma Vakfı, İHH, Barış İçin Sanat, Ak-Der, Genç Siviller, Mazlum-Der, Ölüm Değil Çözüm, Demokratik Açılıma Yurttaş Katkısı, Barış İçin Kadın Girişimi, Yüzleşme Derneği, Diyarbekir İletişim Platformu…
Laik, Dindar, Kürt, Alevi, azınlık, sağcı, solcu her kesimden insana çağrı var. Girişimciler adına konuştuğum Uzman Psikolog Banu Vardar şöyle diyor:
"Bu toplumun ortak değerleri çok daha fazla… Biz bu gerçek üzerinden hareket ederek, ortak bir barış dili yakalamak istiyoruz. Şu ana kadar önemli bir katılım oldu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile de görüşmelerimiz sürüyor. Onlar da katılırsa önümüzdeki günlerde çağrımızı kamuoyuna açıklayacağız…"
Gördüğünüz gibi Türkiye toplumunda sadece "öfkeli" topluluklar yok. Onlardan kat kat daha fazla bir arada yaşamı savunan, Türkiye'nin dünyayla ve evrensel demokrasiyle buluşmasını isteyenler de var.
Çağrıları da çok açık:
"Biz, uzun politik tartışmalar yapmıyoruz. Onun yerine, politikaları yapanlara sesleniyoruz!
Akan kanı durdurun.
Artık bu sorunu çözün.
Acılar daha fazla büyümeden, geri dönülemez noktalara gelmeden, herkes için adil olan bir çözüm yolu bulun. Çağrımız, ölümden yana olmayan her kurum, birey ve çevreye açıktır."
Şimdi, siz karar verin; "öfkeli" topluluklardan yana mısınız, yoksa bu çağrıya imza atanlardan yana mı?
35'i bırak 1325'e bak
Dünkü yazımızda Avukat Ümit Kardaş'ın İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesine ilişkin görüşlerine yer vermiş, Genelkurmay'a "özerklik" kazandıran maddelerden söz etmiştik. İşte o maddelerde yazının özünü değiştirmeyen bir hata yaptığımızı fark ettik.
Doğrusu şöyle olacaktı: Genelkurmay, 1324 ve 1325 Sayılı Kanunlarla özerklik kazandı.
52 NATO üyesi ülke arasında Türkiye demokrasisini gölgeleyen bu maddeler değişmediği sürece askerin siyasete müdahalesi de bitmez, vesayet rejimi de…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA