Her şerde bir hayır vardır... İmralı zabıtlarını dikkatle okurken bunu döşündüm. Tıpkı Oslo görüşmeleri gibi.
Sızdırma amacı süreci sabote etmek olsa da Oslo görüşmelerinin yayınlanmasıyla "Devletin Kürt meselesi"ne bakışının nasıl değiştiğini öğrendiğimiz gibi İmralı zabıtlarıyla da Öcalan'ın "demokratik Türkiye" ve "demokratik ulus" başlığı altında Yeni Türkiye tasavvurunu öğrendik.
Bu da çözüm sürecinin sağlam bir temele dayandığını gösteriyor. Satır aralarında farklı yaklaşımlar hatta rahatsız edici tespitler olsa da Öcalan, ana eksende sivil siyaseti, demokratikleşmeyi ve birlikte yaşamı öneriyor.
En temel dönüşüm de kafasında silahlı mücadeleyi bitirmiş olması... Tam da bu nedenle Demokratik Özerklik gibi statü taleplerinden çok, tarihsel Türk-Kürt ittifakına giden "ortak vatan"ın demokratikleşmesine dikkat çekiyor.
Zabıtları sızdıranların asıl amacı da bu gerçeğin gölgelenmesi. Bu da çözüm sürecini yürüten hükümetle, destek veren toplumsal ve siyasi kesimler arasına "şeytanca" düşmanlık sokularak yapılıyor.
Özellikle Gülen Hareketi'ne yönelik komplo eksenli düşüncelerin amacı bu... Bu yaklaşım bırakın sürece katkıyı tam aksine destek vermek isteyenleri de ötekileştiriyor.
Bunu da ancak barış istemeyenler yapabilir.
Dünyanın hiçbir yerinde, bu tür sorunların çözülme aşamasında bu kadar ayrıntılı ve özel bilgilerin sızdırılması pek görülmüş değil.
Ne IRA, ne Bask ne de Güney Afrika'daki görüşme süreçlerinde böyle sızmalar olmadı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen halen bu tür ayrıntılar bilinmiyor.
BDP ve çevresinin sürece bu gözle bakmasında yarar var. Bu açıdan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın son açıklaması çok anlamlı:
"Baldıran zehiri içeceğini söyleyen Başbakan'a karşı komplo içinde olmayız. Görüşme notları bizim tarafımızdan sızdırılmadı. Biz de kendi içimizde araştırma yapıyoruz."
Bu açıklama barışa tuzak kurmak isteyenlere iyi bir cevap... BDP içinden birileri sızdırmış olsa da bu cevapla o sızdırma boşa çıkmış oldu.