Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İtalya gezisine 200'e yakın işadamı katılınca ister istemez en çok hükümet- cemaat kavgası ve yol açtığı ekonomideki sarsıntı konuşuldu. Gazeteciler, onların ne düşündüğünü merak ediyor, onlar da gerginliğin nereye gidebileceğini...
Dövizin artması, faizlerin yükselmesiyle ilgili kaygıları ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a sordum.
Babacan gezi boyunca resmi temasları dışında konuşmadı.
Soruma da kısa cevap verdi: "Her şey kontrol altında, kaygılanmaya gerek yok." Hükümet-cemaat kavgasından herkesin zarar gördüğünü söyleyen bir işadamı şöyle diyordu: "Yolsuzlukları önleyeceğim diye başlatılan bu operasyonlarla Türkiye kaybetti. Kazan kazandan, 'kaybet kaybet'e geldik. Yazık değil mi?" Alnı secdeye değen insanların bu noktaya gelmemesi gerektiğini söyleyen İşadamı Hüseyin Arslan ise "kalben bir gerçeğin altını çizmek istiyorum" diyor ve ekliyordu: "Başbakanımız bir süredir reel politikin biraz dışında, insani, İslami ve milli diyebileceğimiz bir politika izliyor. Suriye'de, Mısır'da demokrasiye destek verirken insani, dünyanın dört bir yanında sıkıntı yaşayan insanlara yardım ederken İslami, Kuzey Irak'ta olduğu gibi enerji anlaşmaları yaparken de milli bir politika izliyor. Birileri rahatsız olabilir ama Türkiye'nin buna ihtiyacı var." Arslan, katıldıkları toplantılarda hükümet-cemaat kavgasını merak eden İtalyanlara neler söylediklerini de anlatıyor:
"Bir kriz falan yok. Bu sadece bizde değil Brezilya'nın da aralarında olduğu gelişen piyasalarda yaşanıyor.
Belki bize geç yansıdı, o kadar.
Ayrıca biz de devlet kurumsallaşıyor.
İtalya da bunu yaşamadı mı?"
Ankara, Kayseri ve Gaziantep'te yapılacak şehir hastanelerine İtalya'nın büyük firmalarının ilgisi dikkat çekiciydi. Tabii sadece bu da değil, hem Türkiye'de hem de Türkiye'nin hinterlandındaki Ortadoğu ve Asya'da yeni alanların açılması İtalyanlara cazip geliyor. Bu açıdan Türkiye'ye güçlü bir partner olarak bakıyorlar. Kısaca iş dünyası konjonktürel olarak kaygılı da olsalar gelecekten umutlular...