Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Demokratik eylem hakkı

Meclis'te gerilime yol açan İç Güvenlik Yasası muhalefetin toptancı yaklaşımı nedeniyle enine boyuna tartışılamıyor. Hukukçuların kaygılandığı, değiştirilebilecek, alternatif getirildiğinde yeniden ele alınabilecek bazı maddeler üzerinde ne yazık ki hiç durulmuyor. Bu, muhalefetin bilinçli bir seçimi... Muhalefet seçim sürecini fırsat bilerek "kaostan beslenme" umuduyla böyle bir yolu tercih ediyor.
Ve akla hayale gelmeyen şeyler söylüyor; "Faşist Yasalar" gelecek, "Polis Devleti" kurulacak ve kimse demokratik eylem hakkını kullanamayacak... Buradaki sihirli sözcük demokratik eylem hakkı. Peki siyaset üretmeyen muhalefet "demokratik eylem"e nasıl bakıyor?
Hepimiz biliyoruz, Türkiye'de devlette, hukukta ve güvenlikte "sorun var" ama bu sorunlara muhalefetin yaklaşımı da sorunlu...
Ayrıca sivil ve demokratik eylemin nasıl olması gerektiği konusunda da sorun var. Bırakın geçmişi son iki yılda Türkiye'de Gezi'yle başlayıp Kobani gerekçesiyle yaşanan 6-7 Ekim olaylarına veya en son Cizre'deki eylemlere bakın...

Hangisi sivil veya demokratik?
Çevre hassasiyeti de dayanışma kaygısı da bahane... Tek amacın "iktidarı devirmek" olduğunu artık herkes biliyor. Molotoflarla, onlarca işyerinin, aracın yakıldığı, taşların, bilyelerin kullanıldığı bir eylemin neresi demokratik veya sivil?
Türkiye'deki sol veya Kürt siyaseti "sivil itaatsizlik" eylemlerini ağzından düşürmüyor ama yaptıklarının sivil itaatsizlikle de hiç ilgisi yok. Yakup Coşar'ın kaleme aldığı, dünyadaki sivil itaatsizlik üzerine yazılmış önemli yazıların yer aldığı "Kamu vicdanına çağır, Sivil İtaatsizlik" isimli kitapta konulan ölçü çok açık: "Sivil itaatsizlik şu ya da bu ölçüde adil ilişkilerin hüküm sürdüğü demokratik bir sistemde ortaya çıkan ciddi haksızlıklara karşı, yasal imkanların tükendiği noktada son çare olarak başvurulan, kendisine anayasayı ya da toplumsal sözleşmede ifadesini bulan ortak adalet anlayışını temel alan, şiddeti reddeden, yasadışı politik bir eylemdir..."
Siyasi tarihimizde anlamlı yer bulan Cumartesi Anneleri veya son dönemdeki "duran adam" eylemleri gibi... Bir kere sistem "demokratik" olacak, eylem ise "şiddet" içermeyecek. Yani uzmanların deyimiyle; "Sivil itaatsizlik eylemcisi, var olan anayasal düzenin temel ilkelerine esastan bir itirazda bulunmaz..."
Sistemi demokratik nitelemiyorsan eylemin de demokratik değil.
Bu pencereden sadece Kobani gerekçesiyle birçok ilde gerçekleşen eylemlere bakalım... O görüntüleri gözünüzün önüne getirin. Sistemi "faşist" diye niteleyeceksin, şehirleri yakıp yıkacak ve vahşice 50'ye yakın insanın ölümüne neden olacaksın sonra da bu eylemler "demokratik eylem" diyeceksin.
Tüm bunlar müthiş bir algı operasyonunun parçaları... Akşam yazarı Gülay Göktürk'ün dediği gibi "Demokratik mücadele kavramının bu kadar kötüye kullanıldığı, bu kadar araçsallaştırıldığı örnek çok az bulunur..."
Demokratik eylemden çok bir operasyonun parçası olarak devreye sokulan Gezivari veya bir kalkışma provası olarak öngörülen Kobani vandalizmi, toplumun sivil tepkisinin gelişmesini de engelliyor. Üç muhalefet partisinin, seçime üç ay kala Meclis'in çalışmalarını "Faşizm geliyor" gerekçesiyle sabote etmeleri de aynı işi yapıyor.
Ama muhalefetin fark etmediği gerçek ise şu; halk olup bitenleri görüyor. Bu yüzden de sokağa değil sandığa dökülüyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA