Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Yerli Kürt partisi

Kürt meselesinde ne zaman çözüme yaklaşılsa mutlaka devreye bir güç giriyor ve çatışma yeniden başlıyor. Bu kısır döngüyü 1990'lardan beri hep yaşıyoruz. O tarihlerde bir tarafta ötekileştiren, ezen ve değişmeyen devlet vardı, bir tarafta da ona çok benzeyen ama "Kürt mağduriyeti" üzerinden siyaset yapan PKK vardı.
Aslında PKK'yı da Kürt meselesinde tek muhatap haline getiren bizzat o devlet ve o devlete istikamet çizen küresel güçlerdi.
70'lerin sonundan itibaren şiddetle arasına mesafe koyan Kürt parti ve hareketlerinin birer birer devreden çıkartılması tesadüf değildi.
Bu tercihle, PKK'nın yıllar içinde tek güç ve "tek parti" olması sağlandı. Ve öyle bir noktaya gelindi ki, devlet paradigma değiştirmesine rağmen PKK "bağımsızlık" tan vazgeçtiğini söylese de esas stratejisi "halk savaşı" paradigmasını değiştirmedi.
Bunun son örneği 7 Haziran sonrasında yaşandı. Aklı başında hiçbir insan 7 Haziran'da yüzde 13 oy alan bir partinin, elde ettiği başarıyı bu kadar anlamsız biçimde heba edeceğini düşünemezdi. "Özerklik için" silahlı devrimci halk savaşı veren, terörü siyasal bir araç olarak kullanan bir yapı bu.
Bunun tek sorumlusu da Kandil değil, HDP ve İmralı da dahil hepsinin ortak aklı bu sonucu yarattı. Kendi yönettiği şehirleri yakıp yıkan ortak bir akıl var karşımızda. Bu da o aklın "yerli" olmadığını, daha doğrusu "gövdesi yerli, kafası ecnebi" olduğunu gösteriyor.
Bölgenin bu kuşatmadan kurtulması için siyaset alanının çeşitlenmesi gerekiyor. Elinde silah olan PKK'nın tek hâkim olduğu bir siyaset alanı var. Bunda eski devletin de ciddi katkısı olduğu biliniyor.
Birkaç farklı Kürt partisi olması sonucu değiştirmiyor. Çünkü elinde silah olan ve bu silah gücünü özellikle Kürtlere karşı daha acımasız kullanan PKK, o partilerin hareket etmesini her an engelleyebiliyor. Tabii o partilerin tek sorunu PKK'nın bu gücü değil. O partiler de siyaset üretmekte ve halka ulaşmakta başarılı değiller.
7 Haziran sonrası HDP'nin başına gelenler, bu siyasi zeminin değişebileceğinin işaretini verdi. Bu da bölgedeki Kürt orta sınıfını ve Kürt siyasi aktörlerini harekete geçirdi: "Bölgenin yerli bir Kürt partisine ihtiyacı var."
Toplumun değerleriyle barışık, şiddeti reddeden, AB kriterlerini ölçü alan, soğuk savaş döneminin "devlet-ulus" yaklaşımının ulusal düşmanlıklara yol açtığını gören, "ortak vatan"ı savunan, Türk- Kürt ittifakına inanan demokrat bir parti. Peki, böyle bir partinin şansı var mı? Araştırmacı Adil Gür gelinen noktayı şöyle değerlendiriyor:
"HDP Ceylanpınar'dan bu yana kendi ayağına sıkıyor. Türkiye partisi oluyordu, yüzde 13'leri geçmişti ama PKK ile arasına mesafe koyamadı. İnsanlar sadece siyasal olarak etkilenmiyor, gündelik yaşamları etkilendi. Birçok insan evini terk etti, esnaf işini yapamıyor, siftahsız dükkân kapatıyor, çocuklar okula gidemiyor. Onun için 7 Haziran'dan bu yana, 1 Kasım sonrası da dahil, süreç HDP'nin aleyhine işliyor. Kendisine çekidüzen vermezse HDP'nin bıraktığı boşluğu dolduracak Kürt siyasi partileri çıkabilir."
Geçmişte Kürt hareketlerine öncülük eden siyasi aktörlerin ve Kürt orta sınıfının böyle bir arayış içinde olduğu biliniyor. Böyle bir parti Avrupa Konseyi Özerklik Şartı ve anadille eğitim gibi iki insani taleple ortaya çıkar ve bunu Türkiye kamuoyuna iyi anlatırsa çok şey değişebilir.
Bu çıkış, Kandil ve Türk solunun baskısını iliklerinde hisseden HDP'liler için de umut olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA