Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

PKK-DAEŞ kardeşliği

Çok sarsıcı ve büyük oranda kirli ittifakların sergilendiği bir dönemden geçiyoruz. Hiç akla hayale gelmeyen devletler, örgütler, kurumlar yan yana geliyor.
Birbirine düşman olanların birdenbire dost olması artık kimseyi şaşırtmıyor. Klasik devletlerarası ilişki olsa "çıkarlar söz konusu" der geçilir ama öyle de değil, AB gibi demokratik değerleriyle öne çıkan birlikler bile, bir bakıyorsunuz Sisi gibi darbeci generalleri alkışlıyor.
ABD kırmızıçizgisinden vazgeçip, kimyasal silah kullanan katil Esad'ı koruyup kollayabiliyor.
Yine katil Esad, ABD ile Rusya'yı hatta İran'ı yan yana getirebiliyor.
İç siyasette de durum pek farklı değil.
Ergenekon sürecinde ulusalcıları içeri tıkan, F-Tipi diye suçlanan Gülencilerle, CHP hiçbir şey olmamış gibi bir araya gelebiliyor.
Yıllarca birbirlerini karşılıklı düşman ilan eden Cemaat'le, PKK da, 17-25 Aralık'tan sonra kirli bir ittifakın partnerleri olabiliyor.
Bu kirli ilişkiler giderek toplumsal kesimlere de yayılıyor. Bırakın siyasileri, aydınları daha doğal ve gerçekçi olması gereken gençler, öğrenciler bile bu kirli ittifakların kapsama alanına girip etkileniyor.
Prof. Dr. Halil Bektay, Serbestiyet. com'daki yazısında bu etkilenmeyi şu örnekle anlatıyor. Biliyorsunuz, 10 Ekim 2015'te HDP'nin düzenlediği Barış Mitingi'ne Ankara Garı önünde büyük bir terör saldırısı oldu.
109 kişi öldü, 500 küsur insan da yaralandı.
Bu kanlı terör eylemine ilk tepkiyi Selahattin Demirtaş, "katil devlet" diye vermişti. HDP ve kapsama alanındaki bütün solcular da aynı yolu izledi. Çok tartışılan 1128 akademisyen bildirisi de bu saldırıdan sonra ortaya çıktı.
Ayrıca birçok üniversitede öğrenciler, "Katilleri tanıyoruz, affetmeyeceğiz, unutmayacağız" protestoları düzenleyip pankartlar astı. Bu noktada Halil Berktay hocaya soruyor:
"Ankara-1'i protesto eden sevgili öğrencilerimiz ve öğretim üyesi arkadaşlarımız, Ankara-2 ve Ankara-3 hakkında neden hiç sesiniz çıkmıyor? Bu katilleri de 'tanıyoruz' diyebiliyor musunuz?
Yoksa bir zorluk mu çekiyorsunuz tanımakta? Bu eylemleri benimseyip onayladığı (belki emrini verdiği) aşikâr olan Cemil Bayık'ları da 'affetmeyecek' ve 'unutmayacak' mısınız? Neden çıkıp söylemiyorsunuz bunu?" Sahi neden DAEŞ terör yapınca akademisyenler bildiri yayınlıyor, öğrenciler "sizi affetmeyeceğiz" diyor da PKK yapınca susuluyor? Derin bir paradoksla karşı karşıyayız.
İşin sırrı da hepimizi Sisi'lere razı etmeye çalışan küresel güçlerin bölgesel hesabında saklı.
İçerideki birçok siyasi aktör gibi DAEŞ de, PKK da o hesabın bir parçası olarak oyunun içinde yer alıyor. Böyle olduğu için de sanıyorum, DAEŞ, ne zaman PKK sıkışsa imdadına yetişiyor. Birbiriyle savaştığına bakmayın, ikisi de Esat'a ve küresel güçlere meşruiyet kazandırma işlevinde.
Balıkçı lakaplı Hürhaber.com yazarı İlhamı Işık şöyle diyor: "IŞİD ile PKK gibi iki düşman görünen yapı nasıl oluyor da yaptıkları eylemlerle Türkiye'yi ortak hedef tahtasına koyuyorlar?" Kobani'den beri bu böyle. Seçimi tahkim eden Diyarbakır bombası da, Suruç ve Ankara'da hükümeti sıkıştırmak için atılan bomba da en çok PKK'nın işine yaradı.
Son Beyoğlu bombalaması da farklı değil. Zamanlaması da ilginç. Çünkü PKK, Ankara'da sivilleri hedef alan iki bombayla ve Cemil Bayık'ın sert açıklamalarıyla tarihinin en dip noktasındayken DAEŞ devreye giriyor.
Bu da KCK'ya, yayınladığı bildiride görüldüğü gibi "sivillere yönelik terörist eylemleri kınama" fırsatı vererek "nefes" aldırıyor.
Ama şiddetten vazgeçmediği sürece bu da işe yaramayacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA