Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Kaz Dağları ve CHP etiği

Kaz Dağları gerekçesiyle ayaklanan kitlenin bir bahane aradığı çok açık. Gerçek anlamda bir çevre duyarlılığı olsaydı, başta güzelim Kaz Dağları'nın çevresi olmak üzere kıyılarımız beton yığınına dönüştürülmezdi.
Kısa bir süre önce Küçükkuyu'dan başlayıp Kaz Dağları'nın doruklarına uzanan bir gezi yaptım. Kaz Dağları'nın denize bakan yüzü ne yazık ki betonlaşmış gibi. Yamaçlarda yükselen beton yazlık siteler insanın içini acıtıyor. Tıpkı Bodrum'da, Çeşme'de Didim'de olduğu gibi... Şimdi sıra dağların doruklarında ve uzak köylerde... Beton dağlara doğru yürüyor.
Asıl tehlike de bu... Çünkü bölgede inanılmaz bir arsa spekülasyonu var. Bazı köyler topyekun satın alınmış. İşin başını da CHP'nin İstanbul'daki ilçe belediye başkanları çekiyor. Onlardan biri de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun babası. Sabah'tan Erhan Öztürk seçim sürecinde yazmıştı, İmamoğlu'nun babası Hasan İmamoğlu, başta Güre olmak üzere bölgeden toplam değeri 150 milyon olan 128 dönüm arsa, 24 daire, 6'sı köy, 2'si kerpiç ev almış. Herhalde bütün bunları "çevreyi korumak" için almadı.
CHP yönetimi etik yasası istiyorsa önce işe buradan başlamalı.
Umarım Çanakkale Kirazlı Balaban tepesinde altın madenciliğinin "doğayı tahrip" etme iddiası bu gerçeğin de tartışılmasına ve bir önlem alınmasına yol açar.
Böyle bir tartışma açılır mı emin değilim ama madencilik meselesi tartışılmalı. Tartışılmalı çünkü özellikle altın madenciliği konusunda izlenen yol, kullanılan teknoloji konusunda bilgi eksikliği varken devletin elde ettiği gelir konusunda ciddi sorun var.
Ayrıntıya girmeden şunu söyleyeyim; altın arayışı uzun zaman alan ve para gerektiren bir iş. Bu yüzden işi bilen yabancı firmalar ön planda. Aramaya ve yatırıma para ayırabilecek güçleri var. Yerli firmalar bu işe yeni yeni giriyor. İşi en iyi yapanlar da Kanadalılar ve Avustralyalılar. Bir yetkilinin deyimiyle "adamlar madenci"

Siyanür meselesi
Maden çıkarma teknolojisi de bir hayli gelişmiş durumda. Siyanürün toprağa karışmaması için en son teknoloji kullanılıyor. Bu da kapalı alanda ve geri dönüşüm yöntemiyle yapılıyor. Bu konuda uluslararası standart neyse aynısı bizde de geçerli. Başta Enerji, Çevre ve Orman Bakanlığı da ciddi bir denetim prosedürü uyguluyor. Onlar kadar önemli bir denetim gücü de, maden çıkartan yabancı firmaların uluslararası borsaya tabi olmaları. Çevreye verecekleri en küçük bir zarar bile onlara pahalıya mal olabilir.
Bütün bu kurallara Kirazlı'daki madeni işleten Alamos Gold firması da uyuyor. O firmayla ilgili söylenen tek şey, CEO'sunun pervasızlığı. CEO'nun çalışanlarla ilgili medyada çıkan sözleri ve Türkiye'ye bakışı "hastalıklı".

Devlet ne kadar pay alıyor?
Şimdi gelelim, altın madeniyle ilgili Türkiye'nin elde ettiği gelire... Bu konuda elde ettiğim ilk bilgilere göre durum devlet açısından hiç iç açıcı değil. Elimde iki farklı bilgi var. Biri devletin içinden, diğeri özel sektörden.
Devlet yetkilisinin verdiği bilgiye göre altın madeninden devletin aldığı pay yüzde 6-8 arasında. Özel sektöre göre ise bu oran sadece yüzde 2. Bu çok komik bir rakam.
Bunun yanında firma kurumlar vergisi veriyor. Ancak burada da sistem iyi işlemiyor çünkü bir yandan yatırım yapıldığı için uzun yıllar firma kurumlar vergisinden kaçabiliyor. Benzer şekilde KDV'de de farklı yollara sapabiliyor.
Bu tür yabancı firmaların ülkeye en büyük katkısı istihdam alanında gerçekleşiyor. Bu da bir ülke için yeterli değil. Çünkü başta Finlandiya olmak üzere 2010'dan sonra dünyada madencilik yasalarında ciddi değişimler oldu. Devlet payı bazı ülkelerde yüzde 20'lere kadar çıkartıldı.
Bu konuda söylenecek çok şey var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA