Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Dünyanın mazlumları birleşin

Başkan Erdoğan, daha önce de birkaç kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dünyada yaşanan adaletsizlikleri dile getiren konuşmalar yapmıştı. Ancak bu kez çok daha somut ve net konuştu. Hem de bunu onların kendi evinde, onların dünyaya yaşattıkları adaletsizliği, eşitsizliği, çevre yıkımını, mülteci sorununu, terörle ilişkilerini yüzlerine haykırarak yaptı.
Dünyanın adalet ve merhamet üreten yeni bir sisteme ihtiyacı olduğunu "dünya beşten büyüktür" diyerek bir kez daha hatırlattı. Ve deyim yerindeyse orada dünyanın mazlum halklarının, adalet isteyenlerin, çevrecilerin, eşitlik yanlılarının sesi oldu.
O metinde dile getirilenler aslında geçen yüzyılda solun, sosyalistlerin, biraz da sosyal demokratların ütopyasıydı. Bir anlamda "dünyanın mazlumları birleşin" çağrısıydı.
Ne yazık ki bu çağrıyı, son 30 yılda rotası kayan, gerçeklerden koparılan Türkiye ve dünya solu görmedi, görmek istemedi. Hele sol olmayan CHP'nin görmesi hiç mümkün değil.
Oysa Türkiye'den muhafazakâr demokrat bir liderin çıkıp dünya egemenlerinin yüzüne haykırması, küresel çağın yeni manifestosuna imza atması, ülke ve mazlum halklar adına önemli bir hamleydi.
Dünyanın geleceği o manifestoda yer alan fikirler üzerinde şekillenecek. Birkaçının altını çizmekte yarar var.
Başkan Erdoğan, önce çok temel bir uyarıda bulundu: "Bugün uluslararası camia, geleceğini tehdit eden terör, açlık, sefalet, iklim değişikliği gibi sorunlara kalıcı çözüm üretme kabiliyetini giderek yitiriyor"
Sonra da bu sonucu yaratan sorunları sıraladı. İlk sırada gelir adaletsizliği vardı:
"Dünyanın şanslı bir azınlığı dijital teknolojiyi, robotları, yapay zekayı, obeziteyi tartışırken, 2 milyarı aşkın insanın yoksulluk, 1 milyara yakın insanın açlık sınırının altında yaşıyor olması çok acıdır. Şayet her birimiz güvende değilsek hiçbirimizin güvende olamayacağı gerçeğine sırtımızı dönemeyiz. Bu kürsüden yıllardır insanlığın kaderinin sınırlı sayıdaki ülkenin ihtiyarına bırakılamayacağını söylüyorum. Burada, sizlerin huzurunda tekrar ediyorum, dünya beşten büyüktür."
Böyle bir dünyada "Dakikada 13 kişinin hava kirliliğinden öldüğü" gerçeğine ve milyonlarca insanın da mülteci olduğuna değiniyor ve sözü Aylan bebeğe getiriyordu:
"Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu. Unutmayın ki bir gün ola ki aynı durum sizlerin de başına gelebilir. Çünkü Aylan bebekler bir değil, binler, milyonlar..."
Konuşmasının önemli bir kısmını da çatışma bölgelerine ayırdı. İsrail'in Filistin'de yaptıklarından, Myanmar'da, Libya'da yaşananlardan söz etti ve BM'nin işlevini sorgulayan şu soruyu sordu: "Birlemiş Milletler'in İsrail ile almış olduğu kararlar uygulamaya geçiyor mu, hayır geçmiyor. Peki, o zaman Birlemiş Milletler ne işe yarıyor?"
Dünyada teröre karşı hastalıklı bir yaklaşım olduğuna dikkat çekiyor ve açık tavır koyuyordu:
"Yeni Zelanda'da Müslümanları hedef alan terör saldırısı ne kadar yanlışsa Sri Lanka'da Hıristiyanları veya Amerika'daki Yahudileri hedef alan terör eylemleri de o kadar yanlıştır. Bu hastalığın adeta bir çılgınlık haline dönüşmesinin birçok sorumlusu vardır. Sorumluların en başında, bu tür eğilimleri tahrik ederek oy kazanmaya çalışan popülist siyasetçiler ile ifade özgürlüğü bahanesiyle nefret söylemlerini normalleştiren çevreler geliyor."
Ve bu tarihi konuşma şu temenniyle bitiyordu:
"Adalet, ahlâk, vicdan temelinde yeniden yapılandırılacak bir Birleşmiş Milletler ve özellikle de Güvenlik Konseyi, insanlığa yeniden umut verecektir."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA