Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Muhafazakar Erdoğan solcu Lula

Dün özetledim, tam 7 yıl önce bugünlerde Türkiye, Mısır ve Brezilya'da inanılmaz olaylar yaşandı. Türkiye ve Mısır'da açık darbe girişimleri olduğu biliniyor. Ama Brezilya'da, solcu devlet başkanları Lula da Silva ve Dilma Rousseff'ün başına gelen "yargı" darbesi hiç konuşulmuyor.
Her şey haziran ayında "kamu ulaşım ücretlerine zam" yapılmasına verilen toplumsal tepkiyle başladı. Kimse bu sürecin, "yolsuzluk" operasyonları ve "Yüce Divan"la biteceğine hiç ihtimal vermiyordu.
Tıpkı bizdeki Gezi kalkışmasından sonra devreye sokulan "yolsuzluk" soslu 17 Aralık Operasyonu gibi, Brezilya'da da aynı şeyler olmuştu. Önce sokak eylemleri başlamış, ardından geniş çaplı yolsuzlukla ilgili "Araba Yıkama Operasyonu" devreye sokulmuş sonra da "Yüce Divan" yargılamaları...
Kullanılan yöntemler de aynıydı. Medyayı sızdırılan ses kayıtları, dev inşaat müteahhitlerinin gözaltına alınması ve siyasilerin suçlanması.
Onların da FETÖ'cü Zekeriya Öz'leri vardı: Savcı Sergio Moro. (Sonradan bu savcının nereye geldiğini biraz merak edin.)
Bu olaylar tartışılırken, solcu Başkan Lula iki dönemi dolduruyor ve yerine Dilma Rousseff geçiyordu. O da girdiği ilk seçimi kazanıyordu. Ama "yolsuzluk" iddialı kavga ve toplumsal tepki bitmiyordu.
Yeni Başkan Rousseff eylemleri demokrasinin doğası gereği, meşru tepkiler olarak görüyor, yolsuzluk iddialarını ise kabul etmiyordu.
Savcılık ve muhalefet ise Lula'nın yargılanmasını istiyordu. Neden derseniz onu da söyleyelim: inşaat şirketinden yazlık bir ev almak ve tadilat yaptırmak.
Nihayet bu iddiaları için 2015 yılında Meclis harekete geçiyor ve Yüce Divan kuruluyordu. Hatırlayın aynı şey bizde de talep edilmişti.
İki solcu lider, Dilma ve Lula, "Yüce Divan'da ifade verdiler. Dilma şöyle diyordu: "Bizi yargılayacak olan tarihtir. Bugün demokrasinin düştüğü durum beni korkutuyor."
Yüce Divan'da yargılanan Lula ise evin kendisine ait olmadığını, savcının da bunu kanıtlayamadığını söylediği halde suçlu bulunuyordu. Önce 9, sonra da 12 yıl hapse mahkum oldu. Dosya temyize giderken o da milyonlarca Brezilyalıya şöyle sesleniyordu:
"Darbenin ben tutuklanmadan tamamlanmayacağını biliyordum."
Gördüğünüz gibi "darbe" sadece emir komuta zinciri içinde veya albaylar cuntasıyla olmuyor, yargı yoluyla da oluyor.
Bu arada Brezilya da yeni bir seçime hazırlanıyordu. Lula ise üçüncü kez yeniden seçilmek için meydanlara iniyordu. Kamuoyu yoklamalarına göre yüzde 35'le öndeydi. En yakın rakibi bugünkü Başkan Jair Bolsonaro ise sadece yüzde 18 görünüyordu.
İşte tam bu noktada temyiz süreci bitiyor ve ceza kesinleşiyordu. Artık Lula cezaevine girecekti. Girmeden önce milyonların gözyaşları arasında kürsüye çıkıyor ve şöyle diyordu:
"Benim yerime geçecek milyonlarca Lula ve Dilma var. Hayallerime engel olmaya boşu boşuna çalışıyorlar. Güçlü bir insan yüzlerce gülü öldürebilir ama baharın gelişine engel olamaz."
Lula cezaevine girer, Dilma evine döner, meydan ise planlandığı gibi sağcı Bolsonaro'ya kalır. Doğal olarak da seçimi kazanır. Adalet Bakanı da Brezilya'nın Zekeriya Öz'ü Savcı Sergio Moro olur. Gördüğünüz gibi küresel tezgah hiç değişmiyor.
Brezilya'nın yaşadığı yargısal darbe sürecini merak edenlere bir not: "Demokrasinin Sınırı" belgeselini mutlaka izleyin. Solcu ve CHP'liler izlerler mi bilemem ama izlerlerse kendilerini solcu Lula'nın değil sağcı Bolsonaro'nun yanında göreceklerinden eminim. İzleyenlerin ne tepki vereceğini de merak ediyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA