Ülkemiz okullarında başarı yalnız test tekniğiyle ölçüldüğünden öğrencilerin başarısı düştü. Oysa öğrenci başarısının yazılı, kompozisyon, iki ve çok seçenekli testlerden sınav yapılarak değerlendirilmesi gerekir. Bilindiği gibi bu sınavların kullanım alanları dersin durumuna göre farklıdır. Sınav sonrası öğrencinin başarısı bu üç sınav türünün özel değerlendirme biçimine göre belirlenirdi. Üç sınavın da sorularının hazırlanışı, amacı ve değerlendirme yöntemi de farklı olurdu. Öğretmen işlediği konularla ilgili sorular üretir, öğrenci bu sorulara yazılı yanıt verir, öğretmen bu yanıtları okuyup puanlandırırdı. Ayrıca bu arada kendini değerlendirir, öğrencilere neleri nasıl öğrettiğini sorgulardı. Günümüzde sadece test uygulamasıyla öğrencilerin başarısını ölçüyoruz. Bu yöntem öğrencilerin soruları yazarak cevaplamasını gerektirmiyor. Öğrenci soruların seçenekleri ve soru köküne göre doğruları bulup değerlendiriyor. Bu yöntemle yazılı sınavlar tarihe karıştı. Öğrenciler düşünüp yazmaktan uzaklaştı. Öğrencinin soruyu, düşünüp yazarak cevaplamasını eğitimciler; "Kalem bir yazma aracı olmaktan çok bir düşünme aracıdır" şeklinde yorumluyor.
ÖSYM Başkanı 30 bin öğrencinin sıfır aldığı sınavlardan sonra açık uçlu soruların sorulması gerektiğini dile getirdi. SBS sınavlarında öğrencilerin matematik sorularına yüzde 2.5, Türkçe sorularına yüzde 5.5 doğru cevap vermesi okullardaki ölçme ve değerlendirme sorununun ne derece büyük olduğunun göstergesidir. Sadece test tekniğiyle yapılan ölçme ve değerlendirme, üniversite çağına gelmiş öğrencilere yeniden Türkçe ve matematik eğitimi vermeye bizi götürür. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yürürlükte olan fakat uygulanmayan ölçme ve değerlendirme sisteminin uygulanmasını, dershanelerin ürettiği öğretmenlere kolay gelen test tekniği ile hazırlanmış soruların uygulanmasına ise bir an önce son verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yeni kayıt sistemi
MEB'in okullarda uyguladığı e-kayıt sistemi ile her öğrencinin ikametgâhına en yakın okulda okuması öngörülüyor. Böylece bakanlık okullardaki kalite farkını ortadan kaldırmak, velinin okuluna sahip çıkmasını sağlamayı amaçlıyor. Yöntem çok olumlu. Ama çalışan anne ve babalar için büyük zorluk. Büyük kentlerde çocuklarını işyerine yakın yerlerde okutmak isteyen aileler yeni kayıt yöntemi yüzünden perişan oldu. Nüfus kayıtları farklı yerlerde olduğu için bu istekleri karşılanamıyor. MEB, bu ailelerin haklı isteklerine cevap vermek için yeni bir çalışma başlattı. E-kayıt sisteminden taviz verilmeden ortaya konulacak sistem kayıtların sona ermesinden sonra yürürlüğe girecek. Veli çalıştığı işyerini gösterir belgeyle ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvuracak. Oluşturulan kayıt komisyonu başvuruları inceleyecek. Haklı gerekçeler görüldüğü takdirde veliler çocuklarını işyerine yakın okutma şansına sahip olacak. Yetkililer bu yöntemle kayıt işlemini yapan velilerin her yıl işyerinde çalıştığını belgelemesi gerektiğini belirtiyor.
Okullarda AB uygulaması
MEB, okul aile birliklerine AB standardı getirilmesi için harekete geçti. Geçmişte okulların belirli ihtiyaçlarını karşılamak için kurulan bu birlikler artık yeni görevler yüklenecek. Bu görevlerin başında okulların başarısı geliyor. Öğretmenler birliği toplantılarına katılacak olan birlik üyeleri başarıda söz sahibi olacak. AB'de uygulanan bu yöntemin Türkiye'de de uygulanması eğitimin sorgulanması olarak değerlendirildi. Bakanlık yetkilileri bu yöntemle okulların eğitim haritasının çıkarılacağını ve sorunların gecikmeden ele alınacağını ileri sürüyor. Yetkililer konunun genişletilerek, yöneticilerin başarısızlıkları karşısında belli caydırıcı yöntemlerin de uygulanması gerektiğini söylüyor. Yaptırımı olmayan uygulamaların başarısız olacağını, doğru olan bir sistemin yanlış uygulanmasının hayal kırıklığı yaracağını belirtiyorlar.
