Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADALET CİNGÖZ

Devlet ve sanat ilişkisine iki örnek

Entelektüel kesimde aniden beliren muhafazakar sanat paniğini anlamak mümkün değil. Sanki sanat, şimdi muhafazakarlaşmış gibi. Oysa Türkiye Cumhuriyeti'nde sanat hep muhafazakardı

Cüneyt Özdemir'in geçtiğimiz günlerde uzun uzun tartışmaya açtığı gibi "Devlet hep sanatın içindeydi". Devlet olmasa, içimizdeki muhafazakar iş başındaydı. 1933-1937 arasında düzenlenen 'İnkılâp Sergileri'nin 'güdümleyici' karakterini anımsayalım. 1937-1938 arası gerçekleşen 'Birleşik Sergiler'i... 1938'de 'Yurt Sergileri' olarak bilinen dönemde CHP'nin etkisi sanat alanında iyice baskın değil miydi? 'Yurt Gezileri' projesi, CHP'nin 10 ressamı, 10 ayrı vilayette dolaştırarak resimler yaptırmasıyla gerçekleşmişti. Eylül ayının başında başlayan bu geziler ayın sonunda bitiyordu. Gezilerin çoğu kez eylül ayında başlamasına rağmen iki ay sürdüğü de oluyordu. Sanatçıların gezi dönüşlerinde eserler seçici kurulun kararına göre CHP'nin Prisi (Prix) ile ödüllendirilirdi. Bu dönemde resimleri parti satın alırdı. CHP Genel Merkezi kararlarına göre, 1938'de Edirne, Bursa, Konya, Antalya, İzmir, Gaziantep, Malatya, Trabzon, Rize, Erzurum gezilmişti. Bu kararların doğrultusunda ister istemez bir estetik üretiliyordu ve meşrulaştırılıyordu. Ressam Abidin Elderoğlu'na da İzmir Halkevi tarafından bir resim sipariş edilecekti. Ressam, Ayrılış adlı resmini 1935'te bitirdi. Resim, istasyonda askere uğurlanan bir genci gösteriyordu. Geri planda askere uğurlayanlar perspektif kurallarına uygun bir mekanda yer alıyor. Ön planda ise üçgen bir kompozisyon şeması içinde askerin annesi oğlunu alnından öperken, çocuğu ve solda karısı ayrılık acısıyla, fakat gururla ona bakıyor. Üçgen şemanın üstünde s kıvrımlarıyla bir ağaç ve Türk bayrağı bu düzenlemeyi tamamlıyordu. İzmir Halkevi'nden gelen yetkililer, yapıtı görünce birtakım sorular sorar. Sanatçının rahatsız olacağı sorular... "Üçgen kompozisyonun solundaki kadın figürünün göğüsleri neden diktir? Neden sarkık değildir?" gibi... CHP yetkililerine göre çocuk büyüten, emziren bir kadının göğüsleri dik değil, sarkık olmalıdır. Sanatçı bu sorular karşısında haklı olarak resmi, partililere vermekten vazgeçer. Ancak yıllar sonra sanatçı bu tatsız olayı unutup affettiğinde, resmi İzmir Resim ve Heykel Müzesi'ne hediye edecektir. Trajik-komik bir muhafazakar sanat hikayesi işte bu... İçinde bu toplumda kadın kategorisinin nasıl üretildiğinden, annelik denilen statünün içinde kadının nasıl yok edildiğine kadar yok yok.

ÜÇ SAATLİK HAPPENING
Bambaşka bir muhafazakarlık öyküsü de geçen haftadan... Suriye Pasajı'nda bir happening. Kapıda sizi ünlü 'muse', Taner Ceylan'ın portresini yapmaya, kendisinin de otoportrelerini Facebook'una koymaya doymadığı, güncel sanat dünyasının yegane jönü, giymeye bayıldığı fraklardan biriyle karşılıyor. Yerlerde bir ortam. Ne şık, ne eğlenceli, ne neşeli ne de ilginç, ama her zamanki gibi özenti. Happening'in neden ibaret olduğunu öğrenmek ve ona göre orayı terk etmek niyetiyle soruyorum: "Nedir olay?" Partiye gönül vermiş davetli şöyle diyor: "Bu happening'in ne olduğunu anlamak için en az üç saat kalmalısın burada." En az üç saat kimsenin eğlenmediği partide kalmak! Bir anneye dik göğüsleri yakıştıramayan zihniyetle avangarda giden yolun çok ama çok sıkılmaktan geçtiğini sanan zihniyet. Al birini vur ötekine... Sanat sanat içindir. Kesinlikle!!!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA