Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Kurbanlık kelâm

100 koyunun sığdığı yere 101’inci girer mi? ‘Sadece arkadaşız’ geyiği insanlık tarihi kadar eski mi? Başkasının kuzusu bize koç olur mu? Et reçeli sevilir mi? Kurban Bayramı arifesinde koyundan, koçtan, kavurmadan konuşalım...

Şimdiden iyi bayramlar. Hepimize, ülkemize, bütün millete, cümle âleme mutlu, umutlu, huzurlu bir bayram olsun. Teröre, trafiğe değil, herkes sevdiğine kurban olsun!
Her koyun kendi bacağından asılır. Kaybolan koyunun kuyruğu büyük olur. Yüz koyunun sığdığı yere yüz bir koyun da sığar.
Bir koyundan iki post çıkmaz. Sayılı koyunu kurt kapmaz. Çarşı iti koyun beklemez.
Oğlun güder, karın sağarsa koyun olur. Koyunları otlamaya bırakan yünlerini de toplar. Koyunu güden kurda kavuşur. Karamana kuyruğu yük olmaz. Deveye binip koyun arasında gezilmez. Ölmüş koyun kurttan korkmaz.
Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Dünya dünya oldukça, kurdun gözü koyundadır. Kafanda tilkiler varken, koyunları sayarak uyuyamazsın. Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu. Ne ineğe ver ne koyuna, özünü sal oyuna. Buldun bir koyun, ye de doyun; nene lazım oyun?
Sırada iki mani var:
1. "Dere boyu gidelim / Kara koyun güdelim / İkimizi görmüşler / Bari inkâr edelim..." ('Sadece arkadaşız' geyiği insanlık kadar eski belli ki!)
2. "Armut dalda bir sıra / Yarim gitti Mısır'a / Koyun olsam yayılsam / Yarimin ardı sıra..." (Niye mi Mısır? Bütün yaz 'Bağdat' adlı şarkıyla geçti, kalkmış bunu mu soruyorsunuz!)
Bir Ankara türküsüyle devam edelim: "Kara koyun etli olur / Kavurması tatlı olur / Yar üstüne yar seven / Ölmez ama dertli olur"
Tatlı kavurma mı olurmuş?
Eskiden tatlılı yahni, tam da Kurban Bayramı'na özel bir yemek olarak pişermiş valla. Sermet Muhtar Alus anlatsın:
"Tatlılı yahni Kurban bayramlarına mahsus. Tatlısu Frengi geçinenler, alafrangalığa yeltenenler 'Ööö, et reçeli olur mu?' diye istedikleri kadar züppelik taslasın. Bütün İstanbul halkı bu nesneye bayılır, sanki 'kırmızı', 'kudret narı', 'kantoron yağı' kabilinden ilaçmış gibi küçük kavanozlarda senesine kadar saklayanları olurdu. Bunda da koçun incik kemikli tarafları lazım...
İki parmak suda ve hafif ateşte gevşediler mi içine bir okka pekmez, yüz dirhem de kuru kayısı... Helvahanede harlı ocakta lâakal dört beş saat durup etler akik renginde ağdalaşmaya başlayınca indir aşağı; sahana aktarma edip parmaklarını daldır daldır ye. Lokma lokma ekmekleri ban; şişsin, yut..."

O ARTIK ET PASTASI!
Tatlılı yahniden Refik Halid Karay da bahseder ama pek de övgüyle değil:
"Tatlılı yahni denilen yemekten nefret ederdim.
Bu da bayram günleri yemekleri arasına girerdi, sahanda duruşuna bile tahammül edemez, masadan fırlar kaçardım. Ne idi tatlılı yahni? Basit şekilde tarifini vereyim:
Koyun gerdanını enine ve uzunluğuna dört parçaya ayırır, üstünü örtecek kadar su koyduğunuz tencerede ve harlı ateşte köpüğünü almak şartiyle iyice pişirirsiniz.
Suyunu çekti mi azıcık tuz ve epeyce şeker katıp -pekmezle de yapan olur- hafif ateşte bir saat bırakırsınız. Artık o bir et pastasıdır, kızıl bir renk almıştır, ağdalaşmıştır, elle güç kopar, ağızda büyür ve elyafı dişlerin arasına girer, zor çıkar. Frenkler, 'Zevkler ve renkler münakaşaya gelmez' derler; annem bu yemeği severdi, çocukları ise ellerini sürmezlerdi."
Peki koyun mu, koç mu? İkincisi daha prestijli. Kültür Bakanlığı'nın bastığı Osmanlı Sarayında Yemek Kültürü kitabının yazarları Gerry Oberling ile Grace Martin Smith şöyle diyor: "Sultan İstanbul'da onurlandırılmasını istediği çok sayıda tekkeye saray aracılığıyla genellikle bir ya da üç koyun ve koç (daha makbul sayılırdı) gönderirdi. Kurban edilecek sürülerin ve sarayda yenmek üzere ayrılanların özel çobanları bulunur, bu çobanlar insanda huşu uyandıran özel giysiler giyerdi. Kurbanlık hayvanlar bayramdan üç gün önce kınalanarak, kurdeleler ve gelin telleriyle süslenir, otlamaları için kentteki çayırlara götürülürdü."
Koça boynuz yük değildir. Başkasının kuzusu bize koç olmaz. Koç olacak kuzuya bıçak atılmaz.
Daha kuzu var sırada, böyle gittiği kadar uzatabiliriz yani. Ama Oberling'le Smith'in 'Osmanlı Sarayında Yemek Kültürü'nde vurguladığı şekilde bitirelim:
"Bu bayram yemeklerle, eğlencelerle ve armağanlarla kutlansa da, asıl amacı yoksullara yardımdır."
Unutmayalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA