Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Kültür ve lezzet yarışı

Nevin Halıcı’dan Anissa Helou’ya pek çok değerli isim vardı. Tandır çorbasından bıldırcına, Selçuklu Mutfağı’ndan onlarca tat yarıştı. Helva-i me’muniye, memnuniyet zirvesiydi. Konya’daki Ateşbâz-ı Velî Mutfak Kültürü Günleri’nde başka neler oldu?

Konya, biz gurmanlar yani 'obur'lar için bir etli ekmek ve fırın kebap üssü. Ama esasında çok daha eskiye dayanan derinlikli bir durumu var: Mevlana dergâhının aşçıbaşısı Ateşbâz-ı Velî'nin türbesi burada. Dünyada türbesi olan tek aşçı Ateşbâz-ı Velî. Geçen hafta ucundan girmiştik mevzuya; asıl adı Şemseddin Yusuf bin İzzeddin. 'Ateşbaz' adını almasının ardındaki hikâye insanın biraz içini, en çok da 'ayaklarını' ürpertiyor. Zira bir gün dergâhta odun bittiğinde, Mevlana'nın talimatı üzerine ayaklarını kazanın altına sokup, yemeği parmak uçlarından çıkan ateşle pişiriyor bu zat. Bunun üstüne de ateşle oynayan anlamına gelen 'Ateşbaz' unvanını alıyor. Ve sabrın, nefis terbiyesinin de simgesi oluyor adeta.
Konya'nın en prestijli bölgesi olan Meram'ın Belediye Başkanı Fatma Toru, tam da bunu söyledi. "Ateşbâz-ı Velî sadece bir aşçı değil, aynı zamanda nefis terbiyesinin, mütevazılığın, sabrın sembolüdür" dedi. "Şu anda da çok ihtiyacımız olan bu değerlerin onun sayesinde daha da yayılmasını diliyorum. Bu tarafıyla Ateşbâz-ı Velî barışın simgesidir. Onun bu yönünün Konya'dan ülkemize yayılması en büyük arzumuz." Hepimizin. Amin.
Ateşbâz-ı Velî'nin adını taşıyan mutfak ödüllerinin ilkini 2010'da İstanbul'da düzenlemişti Anadolu Halk Mutfağı Derneği Başkanı Adnan Şahin. 2014'ten beri tam da olması gerektiği gibi Konya'da gerçekleşiyor, bu yıl ayrıca zenginleşerek Ateşbâz-ı Velî Mutfak Kültürü Günleri adıyla dört güne yayıldı.
Gastronomi âleminden çok değerli isimler bir aradaydı:
Anissa Helou Beyrut kökenli, dünyaca ünlü ve saygın bir yemek kitabı yazarı, hoca, şef. Özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika mutfakları konusunda uzman... Onunla tanışmak ve Selçuklu Dönemi Mutfak Sanatları Yarışması'nda yan yana rakip lezzetleri tadıp jürilik yapmak çok hoş bir tecrübe oldu.
Nevin Halıcı, yıllarca hocalık da yapmış olan, mutfak kültürü ve yemekleri konusunda pek çok kitabı yayımlanmış bir araştırmacı, yazar. Fotoğraflarındaki sert ve ciddi ifadesinin tersine, ne tatlı, sıcak ve esprili biri...
İskender Pala, Beşir Ayvazoğlu, Sabri Koz... Onları zaten kitaplarından biliyoruz. Muhabbetleri de çok keyifli ve bilgilendiriciydi.
Cüneyt Asan'ı Günaydın'daki etlerinden ve ete olan aşkından tanıyoruz. Ama o enerjisi... O şovu... Vay vay vay!
Konya'da dört gün boyunca mutfak kültürü merkezli sohbetler, gastro show'lar, sergiler, ikramlar, yarışmalar, konserler oldu. Çarşamba akşamı Ateşbâz-ı Velî Mutfak Kültürü ödülleri, klasik anlatımla "sahiplerini buldu". Bizim mahalle sayılabilecek Kadıköy Çarşısı'ndaki Yanyalı Fehmi'yle Konya'da karşılaşmak çok şirindi.
Benim için daha heyecanlı ve lezzetli geçen yarışmaysa perşembe günküydü: Selçuklu Dönemi Mutfak Sanatları Yarışması. Selçuklu Mutfağı adlı ödüllü bir kitabı da olan Ömür Akkor'un gayet yüksek enerjili ve renkli sunumuyla, Konya'nın dört otelinin (Dedeman, Hich, Ramada, Rixos) üçer kişilik mutfak ekipleri, önümüzdeki sahnede döktürdü de döktürdü...
Orijinalliğe uyum, uygulama ve işçilik, yenilikçilik, masa düzeni tasarımı ve elbette ki en önemlisi olan lezzetin yanı sıra beni en etkileyenlerden biri de şuydu: Biz kendi mutfağımızda bunun kırkta birini yaparken ortalık nasıl da toz duman oluyor. Bu profesyoneller nasıl olup da bu kadar temiz, titiz, düzenli, pırıl pırıl çalışıyor!
Birinciliği Rixos aldı ama her alanın galibi ayrıydı. Yeni bir butik otel olan Hich, az-öz sunumuyla ve zevkli tarzıyla gözümüze girdi mesela. Peki başka?
Badem çorbası, karidesli yarma buğday çorbası, cevizli közlenmiş biber çorbası ve en şahanesi tandır çorbası (Rixos)...
Alaaddin Keykubat'ın son yemeği olan keklik kızartması... Sadeliğiyle sarsan ıspanaklı bulgurlu borani... Herise... Kalya-i pilav... Sıcak başlangıçlardan ekşili kabaklı nohutla Dedeman, ana yemeklerde bıldırcın lokmasıyla Hich göğüsledi ipi. Bıldırcının yanındaki 'hays' (Hurma, tereyağı ve lor peynirini kavuruyorsunuz) da ayrıca iz bıraktı.
Tatlılardaysa... Kestaneli bal helvası, kenevir helvası, paluze ve Allahım o neydi... Helva-i me'muniye. Yani cevizli bal helvası... Çok sert ve harikulade rayihalı bir un helvası düşünün. Üstüne bal gezdirip ceviz yerleştirin. Helva-i me'muniye: Memnuniyetin bu kadarı!
Bir şehri, bölgeyi, ülkeyi, tarihi, mutfak kültürünü dışarıda bırakarak tanıyamaz, tanıtamazsınız. Sadece mutfak kültüründen yola çıkarak epey yol alırsınız ama. Faydalı bir adımdı, devamı da gelsin diye umalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA