Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TURGAY NOYAN

Amatör denizciler 'ucube'ye kurban edildi

Yıllardır amatör denizciliğimizin gelişmesi için emek sarf edenlerden biri olarak son geldiğimiz noktanın gerçekten de son derece umut kırıcı olduğunu söylemeliyim. Umudumu kesmemin baş nedeni de; son yıllarda (altını çizerek yazıyorum) devrim niteliğinde işler yapan Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım ve çalışma arkadaşlarının da son yaşanan sıkıntıların mimarları arasında bulunması. Yani bir yerde mükemmel işler yapan kadro, MTV kaldırılırken kendi yaptıklarını baltalamış oldu. En azından görüntü bu. Bu durumda da içinde bulunduğumuz duruma bakarak "Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım acaba MTV'yi kaldırmak karşılığında yapılan yanlışları ve bunların sonuçlarını biliyor mu?" diye sormak geliyor. Örneğin...
Deniz Hukukçuları Derneği'nin İstanbul'da DTO'da yapılan toplantısında yeni düzenlemenin bir 'ucube' olarak adlandırıldığını,
Bazı liman başkanlarının küçük kıyı köylerini gezip, tekne sahiplerine, "Yılbaşına kadar kaydolun yoksa teknelerinizi toplayıp kaydedeceğim, sizlere de ceza yazacağım" diyerek tepki uyandırdıklarını,
Yılbaşından sonra bir taraftan denizde SGK botları, diğer taraftan kıyıda liman görevlileri tarafından başlatılacağı söylenilen "Büyük takibin" tekne sahiplerine ne hissettireceğini,
Denizcilik Müsteşarlığı'nın asıl işini yani deniz ticareti ve ulaştırması, gemi inşa ve seyir emniyeti gibi hususları bir yana bırakıp küçük tekne sahiplerinin peşine düştüğü havasını yaratmasının düşünceleri ile çelişki yaratıp yaratmadığını,
Tehdit altında yaşamakla insanların huzurunun iyice kaçtığını, denize çıkmaktan vazgeçmeyi düşünmeye başladıklarını,
Sporun, eğitimde hem araç hem de amaç olduğu gerçeğinin görmezden gelindiğini ve baltalandığını,
İnsanlara denizi sevdirelim derken, onların denizden uzaklaştırıldıklarını,
Kişilerin özel hayatının bir parçası olan kendi teknelerine istedikleri adı koymalarının bile kabul edilmediğini,
Özel tekne sahibi olmanın duygusal bir değerinin giderek kalmadığını,
Satılmak istenen tekne sayısının hayli arttığını,
Var olduğu söylenen 60-70 bin dolayında tekneden henüz sadece 11 bin tanesinin kaydolduğunu,
Kaydolan bu teknelerden 1300 tanesinin bayrak değiştirenler, yaklaşık 1500 tanesinin de şimdiye kadar hiç kaydolmamış, bir anlamda geçmişin kayıp kalmış tekneleri olduğunu,
Varsayıma göre geriye kalan(!) sözde 50 bin teknenin sahiplerine yeni yılla birlikte ceza yağmaya başlayacağını,
"Ne şehittir ne gazi, hep yolundu Niyazi" misali bütün faturanın sadece özel tekne sahiplerine çıkarıldığını,
Denizi/denizciliği sevdirmek uğruna insanlara eziyet edildiğini ve bunun denizciliği geliştirmek olarak sunulduğunu,
Oysa insanların denizi zaten sevdiğini, ayrıca bu denli şefkat(!) görmekten mutsuz olduklarını, denizin özgür ortamını neden özlemek zorunda bırakıldıklarını anlamadıklarını,
Tekne sahibi Türk vatandaşlarının neden dünyadaki diğer tekne sahibi yabancılarla aynı rahatlığı bir türlü paylaşamadıklarını,
Denizcilikte gelişmiş Batı'da işlerin nasıl yürüdüğünün bilinmediği gibi öğrenmek hevesi de olmadığını,
Bir süre denizde çalışıp ardından Ankara'da görev almışlarla denize aşina dahi olmayanlar birlik olup mevzuat hazırlarken, denizde çalışanla denizi kullanan arasındaki farkı öğrenmek yerine gölge edip kurtulmak kolaylığına sığındıklarını,
Üstelik mevzuat hazırlanırken ne meslek kuruluşlarına, ne sivil toplum örgütlerine hiç bilgi verilmediğini, ne düşündüklerinin hiç mi hiç sorulmadığını, söz hakkı istenmesinin dahi yadırgandığını,
Baskı ve tehdit altında yaşatılacak bir denizci tabanının var olamayacağını,
Bu yolda yürümenin vatana bir yarar sağlamayacağını, Atatürk'ün koyduğu 'denizci ülke denizci millet' hedefine böyle ulaşılamayacağını... Bilmiyorsa, durum vahimdir, yanlış bilgi almaktadır. Biliyorsa, durum daha da vahimdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA