Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Hastanede lezzetli yemek devri başlıyor

Pirinç lapası, haşlanmış patates dönemi sona eriyor. Yetersiz beslenmenin, hastanın iyileşmesini geciktirdiği kanıtlandı. Hastaya kaliteli yemek servisi yapacak hastaneler, yarışı kazanacak

Geçen hafta çeşitli rahatsızlıklarım bir araya gelip, ayakta tedaviyi zorlaştırınca, doktorlar birkaç gün hastaneye yatmamı istediklerinde ilk aklıma gelen, burada geçireceğim günlerde 'hasta yemeği' olarak önüme konacak korkunç yiyecekler oldu. Daha önce de hastaneye yolum düşmüştü. Hasta yemekleri, sağlıklı olanı bile hasta edecek kalitesizlikteydi. Devlet hastanelerinden, yatak ücreti olarak lüks otel oda fiyatını tahsil eden çoğu özel hastanede de durumun değişmediğini duyuyordum. Toplu yemek sektöründen deneyimli bir dostum, okul ve hastanelerimizdeki yemek hizmetlerinin çağ dışı kaldığını ve kimsenin bu alanla ilgilenmediğini söylemişti. Hasta başına yemek maliyeti son derece düşük tutuluyor, kimi hastanelerde, bu para bile çeşitli nedenlerle hasta yemeklerine tam olarak harcanmıyordu. Son olarak sekiz yıl önce Türkiye'nin önde gelen bir özel hastanesinde tedavi olmuştum. Orada yaşadığım yemek deneyimlerim, tek kelimeyle karabasandı. 10 gün sade suya pirinç çorbası, yağsız pirinç lapası, haşlanmış makarna ve patates yedim.

LEVREK Mİ, PİLİÇ Mİ?
Bu kez Gayrettepe'deki büyük bir özel hastaneye yattım. Yattıktan bir saat sonra hastanenin diyet servisinden telefon geldi. Bir hanım, akşam yemeği için tercihimi soruyordu. "Nasıl yani?" diye şaşkınlıkla kekeledim. "Yani ana yemek olarak levrek buğulama mı, yoksa piliç pikasa mı istersiniz?" diye üsteledi telefondaki diyetisyen. İlk tepkim, "Şaka mı?" diye sormak oldu. Sonra kendimi toparlamaya çalışıp, "Balık alayım!" diye kekeledim. Diyetisyen, "Peki yanında kaşık salatası mı, yoğurtlu haşlama ıspanak salatasını mı tercih edersiniz?" diye devam etti. Bu sorular ekmeğin cinsini seçmeme, yemeğin üzerine meyve, diyet muhallebi, ayran ve yoğurt seçeneklerinden birinde karar kılmama kadar devam etti. Gerçekten kocaman bir parça, kılçıkları temizlenmiş, mantarlı, havuç ve haşlanmış patatesli, lezzetli suyu kaşıklanabilecek başarılı bir levrek buğulama, taptaze bir çoban salatası ve tat dengesi yerinde bir muhallebi geldi. Kuşkusuz yemekler, diyet gereği tuzsuzdu. Ama tepsiye bir gramlık tuz paketçiği de konmuştu. Hasta yemeklerinin lezzetli olması gerektiği, bütün dünyanın gündeminde. Bilimsel araştırmalar, yiyeceklerin kalitesizliği yüzünden yenilemeyip tabakta bırakılması sonucu ortaya çıkan yetersiz beslenme yüzünden, hastalarda iyileşmenin geciktiğini kanıtlamış. Ancak yine de tedavi harcamalarından kısamayan hastaneler, en çok yemeklerden tasarruf etmeyi sürdürüyor. Bunun tam tersini uygulayan klinikler de var. Almanya'da gurme değerlendirmelerinde 2003'te en büyük ödülü bir hastane almıştı. Her gün 1200 kişi için çıkarılan yemeklerin taze ürünlerden hazırlandığı, bu hastanenin mutfağı, ülkenin diğer sağlık kuruluşlarına da örnek oldu. İngiltere'de ise üç Michelin yıldızlı Fat Duck restoranının şefi Heston Blumenthal da bu konuya eğildi. Usta şef, Reading Üniversitesi ve Royal Berkshire Hastanesi ile işbirliği yaparak, çoğunluğu yavan hastane yemeklerini yeniden ele alıyor. "Yemek saati, hastalar için de bir keyif zamanına dönüşmeli," diyor Blumenthal. Hastanede yediklerimin yüzde 90'ından mutlu oldum. İncik olarak iyi pişmiş, kalınca bir dilim osso buco servis edildiğinde ise bu hastanenin mutfağına tam notu verdim. Bu deneyimim bana, ülkemizde de hasta yemekleri konusunda bir şeylerin değişmeye başladığını gösterdi. Darısı, başta devlet hastaneleri olmak üzere diğer bütün sağlık kurumlarının başına.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA