Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Dünyanın en ünlü 'esmer'i

Benim gibi, "Yaz da bir türlü gelemedi," diye yakınan birine iyi bir ders vermek için, onu İrlanda'ya götürmek gerekirmiş. Zira geçen hafta bu küçük ada ülkesinin başkentine ayak basar basmaz, kendimi İstanbul'un mart soğuğunda buldum. Bundan beş yıl önce gidişimde, ülkenin güneyinde füme Atlantik somonu yapan bir gençle tanışmıştım. Mevsim yine yaz başıydı. Bütün yıl aralıksız yağmur yağdığı için bir türlü güneş görmediklerini, küçük kızlarının kemiklerinin gelişmesi için işini kapatıp bir aylığına güneyde, güneşli bir ülkeye gideceklerini söylemişti. Kıssadan hisse; İngiltere, İzlanda, Hollanda gibi ülkelere gidenlerin sıcak, güneşli günler gibi beklentileri olmamalı. Zira bu, Milli Piyango'da büyük ikramiyeyi değilse bile, son üç rakamı tutturmak kadar düşük bir olasılık. Başkent Dublin'e ayak basan bir İstanbullu, kafasından, "Buranın insanları nereye kaybolmuş?" sorusunu geçiriyor. Ortalık, İstanbul'da sadece genel sayım günlerinde yaşayabileceğimiz kadar tenha. Ama sorunun cevabını akşamüstü, işyerlerinin dağılmasıyla alıyorsunuz: Dublinliler işten sonra kendilerini publara atıyor ve sanırım yatma vakti gelinceye kadar da terk etmiyorlar. Yoksa 1 milyon nüfuslu bir kentte 7 bin pubın bulunması ve hepsinin de her gün tıklım tıklım dolu olması nasıl açıklanır?

9 BİN YILLIĞINA KİRA LAMIŞ
Dublin'de görülmeye değer iki yer var; birincisi Trinity College'ın tarihi kütüphanesi. Bu kitap tapınağı 1592 yılında yapılmış; tarihi boyunca İngilizler tarafından sömürülen, doğanın da acımadığı bu ülke, kıtlıklarla mücadele ettiği dönemlerde bile eşsiz el yazması eserlerle bu kitaplığı zenginleştirmiş. İnsanlar burayı gezmek için soğuk, yağmur demeden uzun kuyruklar oluşturuyor. Bu küçük ülkeden niçin birbirinden ünlü sayısız yazar ve şair çıktığını anlamak için bu olağanüstü kitaplığı gezmek yeterli. Mutlaka görülmesi gereken ikinci mekan ise ünlü İrlanda birası Guinness'in eşi görülmedik müzesi. Arthur Guinness adlı bira ustası 1759 yılında Dublin'in mükemmel su kaynaklarına sahip St. James's Gate semtinde bir bira üretim atölyesi kurmuş. İleri görüşlü bir kişi olduğu, tesisin bulunduğu bölgeyi 9 bin yıllığına kiralamasından belli. Bu sözleşme hâlâ geçerli mi, bilmiyorum; ancak Dublin'in en büyük endüstri kuruluşu olan Guinness'i bulunduğu yerden çıkarmaya kimsenin gücünün yetmeyeceği kesin. Ülkemize de bir süreden beri Tuborg tarafından ithal edilen, içinde kırmızı röflelerin sezilebildiği bu yoğun lezzetli siyah fıçı birası Guinness, dünyanın en ünlü esmer biraları sıralamasında başı çekiyor.

FABRİKA DEĞİL MÜZE!
Çoğu kişi fabrika gezmeyi sevmez. Fabrika çalışanları da ayakaltında dolaşan turistlerden hoşlanmazlar. Guinness enfes bir çözüm bulmuş. Eski fabrikanın dış görünüşünü koruyarak içini en son teknolojiyle modern bir müzeye dönüştürmüş. Guinness üretiminin tüm aşamaları fabrika gürültüsünden ve bira yapılırken oluşan koku ve gazlarından etkilenmeden adım adım izlenebiliyor. En üst katta ise camekanlı bir manzara terası var; buradan bütün kent kuşbakışı ayaklar altında. Girişteki dijital ekrana göre, İrlandalıların 17 Mart'ta yılbaşı olarak kutladıkları Aziz Patrick gününden bu yana müzeyi gezen 455 bin 456. kişi ben oldum. Yakın zamana kadar dünyadan soyutlanmış ülke İrlanda'nın kaderini Tony Ryan'ın kandi adını verdiği Ryan Air adlı ucuza yolcu taşıyan havacılık firması değiştirmiş. Onun attığı adımı THY dahil birçok uçak şirketi izlemiş. Bugün pek çok turist, hâlâ yerel sokak yemeklerinin tadılabildiği bu ülkeyi ziyaret ediyor. Doğal güzelliklerinin yanı sıra üç kez damıtılmış İrlanda viskileri, başta Guinness olmak üzere eşsiz biralarını yudumlayarak pubların keyfini çıkarıyor. AHMET ÖRS
ahmet.ors@sabah.com.tr SMS: 4122- AO
AFİYETLE


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA