Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADNAN KÜÇÜK

Niçin diktatörlük olsun?

Başkanlık sistemine karşı çıkanlar, demokratik usullerle iktidara gelme ümidi olmayanlardır. Askeri müdahale hükümetlerinde iktidara ortak olma ya da siyasi dağınıklıktan yararlanıp kendisine bir koalisyon bulma umutları taşıyanlar başkanlık sistemine karşı çıkmaktadır

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

Türkiye'de bazı çevrelerde başkanlık sistemine karşı yoğun ve yaygın bir muhalefet mevcut.
Bu çevreler başkanlık sisteminin sadece ABD'de başarılı bir şekilde tatbik edildiğinden dem vurarak, diğer demokratik ülkelerde başkanlık sisteminin uygulanmadığına vurgu yapıyorlar.
Güney Amerika'daki bazı kötü örneklerden hareketle, bu sistemin Türkiye'de de diktatörlüğe yol açacağından söz ediyorlar.
Oysa BM'ye üye 66 ülkede başkanlık, 60 ülkede parlamenter sistem uygulanmakta, başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelerin bazıları da demokrasiyle yönetilmektedir. Parlamenter sistemin en sorunlu yönü, koalisyonlara sebep olmasıdır. Türkiye'de 1960'lı, 1970'li ve1990'lı yıllarda, yaygın koalisyon uygulamaları ortaya çıkmıştır. 1961-1980 arası dönemde kurulan 21 hükümetin büyük çoğunluğu koalisyon hükümetleridir. Bu hükümetler zamanında Türkiye'de hiçbir ciddi atılım yapılamamış, birçok köklü sorun bu dönemlerde tohumlanmış, yeşermiş ve yaşanmıştır. Koalisyon döngüsünü ortadan kaldıracak olması, başkanlık sisteminin en pozitif yönünü teşkil eder. Parlamenter sistemin en belirgin özelliklerinden biri, kuvvetler ayrılığının pratikte geçersiz kalmasıdır.
Her ne kadar bu sistemde şeklen ve teorik olarak bir kuvvetler ayrılığı var gibi görünse de, parti disiplini sebebiyle kuvvetler büyük ölçüde yürütmenin elinde toplanır.
Burada bir parantez açıp şunu belirtelim:
Türkiye'de hatalı olan bir kanaate göre, parti disiplini sadece Türkiye'de vardır. Oysa maddi gerçeklik hiç de böyle değildir. Bugün parlamenter sistemin tatbik edildiği bütün demokratik sistemlerde, değişen ölçülerde parti disiplini vardır. Parti disiplini kapsamında yürütmenin etkin belirleyicisi olan başbakan, hem yürütmede hem de yasamada tek belirleyici haline gelmektedir. Parlamenter sistemde özellikle tek parti iktidarları döneminde, çok istisnai durumlar hariç tutulursa yasama organı, başbakanın istemediği hiçbir yasama işlemini yapamaz.

Teknorasinin yasaması

Oysa başkanlık sisteminde, gerçeğe yakın bir kuvvetler ayrılığı vardır. Hukuk devletinin temel gereklerinden biri olarak kuvvetler ayrılığı başkanlık sistemi ile daha uyumludur. Hem hukuk devletinin olmazsa olmazı olarak kuvvetler ayrılığı prensibini savunmak hem de bu gerekçe ile başkanlık sistemine karşı çıkmak son derece çelişkilidir.
Parlamenter sistemin Türkiye'de pek gündeme getirilmeyen bir diğer arızalı yönü de, parti disiplini içerisinde yürütmenin güdümüne giren parlamentoda milletvekillerinin, yasama işlemlerinin yapılmasında minimum etkinliğe sahip olmasıdır. Milletvekilleri çoğu kereler yapılan kanuni düzenlemelerde neye oy verdiklerini bile bilmemekte, genellikle parti yönetiminin direktiflerine göre oy kullanmaktadırlar. Vekillerin bu inisiyatif zafiyetinin en bariz neticesi ise bürokrasinin bir başka deyişle teknokrasinin ipleri ele geçirmesidir.
Önerilerin önemlice bir kısmı kanun tasarısı şeklinde parlamentoya gelir. Bu tasarıların en temel kaynağı ise bürokrasidir. Kanun taslaklarının önemlice bir kısmının doğrudan bürokratlar tarafından hazırlandığını biliyoruz. Bu taslaklar cüzi değişiklikle ya da hiç değişmeksizin parlamentoya gelir. Parlamento da genellikle bu öneri üzerinde pek bir tasarrufta bulunmaz; sıkı disiplin altında oy kullanılarak yasama işlemi tamamlanır. Bu nedenle süreçte etkisiz olan parlamentonun yasama iradesinin gerçek sahibi olduğunu söylemek bile oldukça zordur. Oysa bir demokraside üstün olması gereken, atanmış bürokratların değil, seçilmiş siyasetçilerin iradesidir.

Kaostan medet ummak

Başkanlık sisteminde ise yasama kendi gündemine hâkimdir. Yürütmenin yasama işlemleri üzerinde yaygın ve bariz bir etkinliği yoktur. Kanun önerisi yasama içinden gelmekte, yasama organı kanunlara nihai şeklini vererek yasama işlemini yapmaktadır. Kuvvetlerin yürütmede toplanmasını mümkün kılması sebebiyle, parlamenter sistem diktatörlüğe daha müsaittir. Bahusus diktatörlük sadece hükümet sistemi ile alakalı bir olgu da değildir.
Diktatörlüklerin toplumsal, siyasi, kültürel vb. çok boyutlu yönleri vardır; bu alanlarda diktatörlüğü besleyen ortamlar neticesinde diktatörlükler ortaya çıkar.
Türkiye'de bu alanlar itibariyle diktatörlüğü besleyecek yaygın bir zemin yoktur. Başkanlık sistemine karşı çıkanlar, demokratik usullerle başkanlık rejimi içerisinde iktidara gelme ümidi olmayanlardır. 'Parlamenter sistem içerisinde bir askeri müdahale olur da ben de iktidara ortak olabilir miyim' ya da 'siyasi dağınıklığın ve parçalılığın yol açtığı bir koalisyonda kendime yer bulabilir miyim' umutları besleyenler başkanlık sistemine karşı çıkmaktadırlar.

* Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA