Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEMAL HAŞİMİ

Darbe

Mısır'da yaşanan darbe, "Batılılığın" 500 yıllık hikâyesidir. Tıpkı Mısır devriminin o 500 yıllık hikâyeyi çatırdatması gibi, bu darbe de dünya tarihine bir dönüm noktası olarak geçecektir. Bu yüzden, darbeye karşı kimin hangi tavrı aldığı, günlük ve geçici dengelerin bir meselesi olmaktan öte bir anlam taşımaktadır.
Hikâye, 18. yüzyılın ortalarından itibaren Eski Yunan'ın aslında özgürlükçü ve demokratik olduğunun keşfedilmesiyle yazılmaya başlandı. 1500'lerden beri yükselen Avrupa; Hıristiyanlık gerilerken, bu özünü keşfediyor ve bir kimlik kazanıyordu. Avrupalılaşma, tüm dünyaya zorunlu yol haritası sunmaya başladı: "Beyazlar her daim üstündür ve ne yaparsa yapsın haklıdır." Bu haklılık, bazen reel politik dengeler, bazen ilkeler bazen de iyi niyet ve kaygılar etrafında dile getirildi.
500 yıllık hikâye, Batılılığa boyun eğmeyen tüm siyaset ve varolma biçimlerini tasfiye ve aşağılama çabasıyla var oldu. Seçim sandığı yokken, niye olmadığına dair büyük büyük laflar edilir, Batıdışı kültürlerin biat geleneğinden bahsedilir. Sandık varken, makarnalardan, kömürlerden bahsedilir. Bunun artık tutmadığı yerlerde "demokrasi sandıktan ibaret değil ki" denir. Ama asker yönetime el koyup, seçilmişleri derdest edip, TV'leri kapatırken, buna "darbe" demek kimilerine zor gelir.

Samimi ahlaksızlık

Mısır'da ahlaksız bir şekilde darbeyi savunanlar ve dışarıda darbeye darbe diyemeyenler, bu tarihin verdiği özgüvenle konuşuyorlar. İçleri rahat, bilerek ve isteyerek yapıyorlar. En çok başvurulan gerekçe, kitle gösterilerinin büyüklüğü oldu. Halbuki kitle gösterileri, sadece bir krizin varlığını gösterir. Kendi başına ve kendi içinde hiçbir kurucu siyasal değer ifade etmez. Mısır'da gösteriler, bir askerin apoletlerinde iradeye kavuşmuştur. Seçimle gelenin sözü, apoletli adamların sözüne esir kılınmıştır. İşte kitlenin anlamsızlaştığı nokta burasıdır.

Devrimin geleceği
Mısır'daki 25 Ocak devriminde de bu dengeler vardı ama büyük bir farkla: Asker veya eski rejimin kalıntıları, çekildiklerini söylemek için görünmüştü. Meydanlarda yükselen sloganlar, adil ve özgür bir seçim mekanizmasıyla bir iradeye kavuşturma imkânı elde etmişti. Bir yıl, tüm mesele bu iradenin çerçevesini çizme ve eski rejimin direnme çabasıyla geçti. Ama süreci kurtla kuzunun hikâyesine dönüştürenler sayesinde, darbeyle eski rejim direnmekten kurtuldu, nizam vermeye kavuştu. Buna darbe deniyor.

Batı demokrasiye hazır mı?
Konumuz ne İhvan, ne de Mursi'nin hataları. Konu, Arap Devrimlerinin en önemli ve somut başarısı olan adil ve özgür seçimlerin saldırıya uğramasıdır. 25 Ocak Devrimi, Arap coğrafyasında temsil, siyasi performans ve siyasi kimlik arasındaki ilişkiyi, yepyeni bir dille konuşma imkânı sağlamıştı. Siyaset bu yüzden normalleşiyordu, bölge bu yüzden barış havzalarını inşa etme imkânı buluyordu. İlk defa Arap Dünyasında, İslam ve demokrasi ilişkisini gerçek manada tartışma imkânı başlamıştı. Darbeyle, bu tartışma sona ermiştir. Çünkü devrimlerin ilk günlerinden itibaren, sorulan sorunun cevabı alınmıştır artık. Batı ve Batıcılar, İslam dünyasında 'demokrasiye' hazır mı? Cevabın hayır olduğunu hep beraber öğrendik.

Türkiye ne yapacak?
Fakat bir de iyi haber var. 25 Ocak Devriminin siyasi birikimi, eski rejimi tesis etme niyetini bile, adil ve özgür seçim sözünü vermeye mecbur bırakmıştır. Aksi halde bir kaos fırtınasının altında kalma ihtmali var. Bu noktada dış politikamız açısından tablo son derece açık.
Arap devrimlerini yavaşlatma çabasının bedeli, Suriye'de 100 bini aşkın insan oldu. Fakat devrimleri geriye çevirmeden, durdurma imkânı kalmadığı için, birçok iç ve dış unsur Mısır'da darbe sürecine bu yüzden sessiz kaldı. Bu noktadan sonrası darbecilere karşı sivil direniş ve seçimlerle, siyasi kazanımları koruma çabası olacaktır. Bir bütün olarak Mısır halkı, bu kazanımlardan taviz vermeyecektir. Çünkü cin şişeden çıkmış ve siyasi alan açılmıştır. Bu coğrafyanın siyasal alanını yok ederek varolan dünya düzeni bitmiş ve üstünlükçü batılılık, Arap devrimleriyle gerilemeye başlamıştır.
Darbeyi savunmak için sunulan bahanelerden hiçbirinin ahlaki üstünlüğü sağlayamaması bundan kaynaklanmaktadır. Batılı üstünlükçü söylemin sığındığı tüm gerekçeler, darbenin deşifre ettikleriyle anlamsız bir hale gelmiştir. Batıcılığın, hiçbir gelecek önermeden, çatlağın büyüdüğünü kabul etmeden, herhangi bir siyasi zeminde herhangi bir meseleyi tartışma imkânı kalmamıştır. O yüzden, darbecilerin seçimleri kabullenmek dışında bir çaresi yoktur ve bu süreci uzatmak çatışma ihtimalini de artırmaktadır.
Türkiye bu noktada, "Mısır halkı neyi tercih ederse, bizim için de temel tercih o olacaktır" demiştir. Bu tercihi ifade etmenin yegâne yolu da Arap Devrimleri sonrasında özgür ve adil seçimlerdir. Bu sürecin hızlı ve adil bir şekilde işletilmesi hem meydanlara çıkan kalabalıkların sesini duyurması hem de Mısır'ın tüm civar coğrafyasını etkileyecek bir kaosa girmesinin engellenmesi açısından elzemdir. Bunun dışındaki tüm yollar, denenmiş ve hem bölgesel hem de küresel istikrara büyük maliyetler yaratmıştır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA