Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEMAL HAŞİMİ

Türkiye'nin "algı"yla imtihanı

Türkiye için aktif bir milli güvenlik sorunu olan IŞİD vahşetini sona erdirmenin yolu, bu sorunu üreten siyasi iklimi ve ortamı ortadan kaldırmaktan geçiyor

İletişimin çok hızlı aktığı bir dönemde, hızlı ve aktif bilgilendirme süreçlerinde tüm diğer aktörler gibi resmi kurumların da kat etmesi gereken merhaleler var. Aynı şekilde sayısız demokratikleşme paketlerine karşın henüz dört başı mamur bir katılımcı siyasal alan inşa edilebilmiş değil. Bu çerçevede, her savunma, eleştiri veya itirazın algı operasyonu olarak kodlanmaması da önemli bir zorunluluk. Fakat Türkiye'nin kabaca 2010'dan beri, algı operasyonu ve dezenformasyon kampanyalarıyla ciddi bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya olduğu da aşikar.
Önceden kalma eksen kayması iddiaları, İrancılık eleştirisi, Twitter tartışmaları, yabancı savaşçılar sorunu, Türkiyeİsrail ilişkileri, Suriye politikası, Kobani gündemi, AB- Türkiye ilişkileri, otoriterlik iddiaları, yaşam tarzı tartışmaları, vb. başlıklar ilk anda akla gelen ve birçok açıdan gündemi işgal eden dezenformasyon kampanyalarıyla beraber yürütülen tartışmalar oldu hep.
Bu kampanyalara, somut delillerle karşı konulsa bile, algı inşa edilip oluşturulduktan sonra, aynı zemin üzerinde yeni iddiaların dile getirilmesi de bir hayli ilginç. Gerçek manada sahici bir tartışma veya eleştiriden ziyade ezberlenmesi kolay bir anlatı oluşturmaya, algı inşa etmeye yönelik malzemelerden söz ediyoruz. Çünkü yanlışlığı ispatlanan iddialar birden bire unutuluyor, küllenen tartışmalardan sözde veriler keşfediliyor ve o arada da yeni kurgu için yeni malzemeler üretiliyor. "İrancılık"tan "yabancı -selefi savaşçılara destek veren ülke!" konumuna gelmek böyle de ilginç bir serüven.
Ve Suriye...
Kobani ekseninde Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik üretilmek istenen algı da bu kampanyaların son örneği. Ekim 2013'te IŞİD'i terör örgütü ilan eden Türkiye, örgütün faaliyetlerine karşı, uluslararası katılım ve kapsamlı bir Suriye politikasıyla hareket eden bir strateji talep ediyor. IŞİD'in eylemlerine karşı oluşan kamuoyu tepkisinin son derece haklı ve yerinde olduğunu teyit ederken, PR kampanyasını andıran bir terörle mücadele stratejisi yerine daha etkin ve güçlü bir mücadele için kapsamlı bir yol haritası öneriyor. Çünkü Türkiye için aktif bir milli güvenlik sorunu olan IŞİD vahşetini sona erdirmenin yolu, bu sorunu üreten siyasi iklimi ve ortamı ortadan kaldırmaktan geçiyor.
IŞİD'in bir sebep değil sonuç olduğu vurgusu bununla ilgili. Aynı çerçevede mücadele sürecinde, insani kaygılardan dolayı güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge talebi söz konusu. Üstelik Suriye krizinin başından beri, benzer durumlarda hangi tutumu takındıysa aynı şekilde hareket etmeye özen gösteriyor Türkiye.
İnsani yardımların dağıtımı yapılırken, uluslararası kamuoyu harekete geçirilmeye çalışılıyor. Tam da bundan dolayı Türkiye'nin koalisyonun bir parçası olduğu vurgusu sürekli olarak dile getiriliyor.
Suriye'deki yabancı savaşçılar meselesi de bu tutumun bir başka örneği. Bir yanıyla kitlesel katliamlara karşı çaresiz kalan ve krize giren küresel sistem, bir diğer yanıyla Avrupa'da entegrasyon ve İslamofobi başlıklarını ilgilendiren yabancı savaşçılar sorunu hızla Türkiye'nin sınırları sorununa indirgendi.
Bu sorun, tek taraflı olarak ele alınırken, Türkiye'nin sınırlarda aldığı tedbirlerin tamamı adeta yok sayılıyor.
Kaynak ülkeler arasında ilk 10'u işgal eden Kuzey Afrika, Avrupa ve bazı Körfez ülkelerinin bu soruna karşı ne tür tedbirler aldığı sorusu gündeme bile girmiyor.
Türkiye'ye yönelik eleştirilerdeki esas sıkıntı, gerçek bir Suriye tartışmasının bir türlü gündeme gelmemesi elbette. Türkiye'nin tutumu, hızlı bir biçimde, IŞİD destekçisi ülke algısını beslemek üzere çarpıtılıp, araçsallaştırılıyor.
Veya yaşanan süreci çarpıtan, "Türkiye IŞİD yerine Kürtleri bombaladı" gibi sürreel başlıklar anlı şanlı gazetelerde yer bulabiliyor. Sahici bir Kobani trajedisi tartışması yerine, Suriye krizinin başından beri üretilmek istenen algıya yeni bir halka takmak üzere Kobani krizi vesile kılınıyor sadece. Asıl tartışma olan Suriye krizi ve küresel sistemdeki tıkanıklığın da bir kenarda unutturulması, bu tutumun bir sonucu elbette.
Suriye bağlamında Türkiye'ye yönelik algı operasyonlarının gelip tıkandığı yer burası ve tam da bu noktada uluslararası koalisyonun IŞİD'e karşı yol haritasını hazırladığı tüm zirve ve buluşmalarda, Türkiye, üretilen haksız ve yanlış algıya rağmen, merkezi bir pozisyon alabiliyor. Çünkü bu tartışma algı ve gerçek arasındaki ilişkiyi zedeleyerek daha fazla ertelenemez.
Bölgesel ve küresel istikrar, zoraki algı operasyonlarından ziyade, sahici ve gerçek bir Suriye tartışmasını zorunlu kılıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA