Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Antika hamakat

Ölünün anısına saygı duyar ama kendisinden tiksinirim. Çünkü insanı insan yapan bilinç gitmiş, çürüyen her organik nesne gibi kokuşacak bir "şey" kalmıştır. Herhangi bir nedenle bilincini yitirmiş canlı insanın da itici etkisi vardır üstümde.
Lisedeyken biyoloji öğretmenimiz sınıfımızı bir akıl hastanesi ziyaretine götürmüştü. Hiçbir iletişim kuramadığım kişilerle saatlerce bakışmak zorunda kalmış, iki gün yemek yiyememiştim. Körkütük sarhoşlar, ırkçılar ve zihinlerine nüfuz edemeyeceğim başka fanatikler de o biçim sinirimi bozar.
Örneğin "pop star" görünce saçlarını başlarını yolarak çığrışan ergen kızlar... Ahrette şefaat vaadiyle bu dünyada yığınları sömüren bir devasa propaganda tezgâhının başına kim geçecek diye baca dumanının rengini kollayarak yağmur altında bekleşen zombi suratlı yüz binler... Bir de, holiganlar...
Bereket versin bizde o sonuncular yok, değil mi? Futbol hastalarımız var ama top ve renk yüzünden frenleri büsbütün kopmuş manyaklar yok...
Ben de öyle düşünüyordum. Yabancı takımlarla bizim büyüklerin son maçlarını kalabalık taraftar gruplarıyla birlikte televizyondan izlemiş olan dostların anlattıklarını dinlerken kafam da bulandı, midem de. Rakip saydıkları Türk takımı gol atınca kederli sessizliğe gömülüyor, yiyince sevinçten deliye dönüyormuş o "Türk gençleri".
İçlerinden birini yakasından tutup kafasını duvara çarptıktan sonra kulağına seslenmek isterdim:
"Salak oğlum! Seni bu toplum peydahlamış, desteklemiş, yetiştirmiş. Ona bağlılığın mı ağır basıyor, falanca kulübü kafana takman mı?"

***

Büyük Jüstinyen adlı oyunu yazmadan önce Bizans'ın o dönemini incelerken 13 Ocak 532 günü yaşananlar kanımı dondurmuştu.
O zamanlar futbol yok ama şimdi adına Sultanahmet meydanı dediğimiz hipodromda iki tekerlekli arabalarla yapılan yarışlar var. Taraftarlar da başlıca iki kesime ayrılmış: Maviler ve Yeşiller. Sık sık birbirlerini öldürüyorlar.
Yarış öncesinde yine kavga çıkmış, sonra iki taraf işbirliği yaparak saraya saldırmaya başlamışlar. "Mavi" olan imparator kendi yandaşlarına altın dağıtmış. Onlar aradan çekilince General Belisarius emrindeki askerler meydanı sarıp 30 binden fazla Yeşili kılıçtan geçirmiş.
Çıkan yangınlarda kentin yarısı -Ayasofya kilisesi dahil- kül oldu. (Bugünkü bina Jüstinyen'in sonra yeniden yaptırdığıdır).
O gün orada bulunup Mavilerden biriyle konuşsaydınız Yeşillerin başına gelene sevindiğini, Bizans'ı hiç umursamadığını görürdünüz herhalde.
Salaklık 1481 yılda değişmiyor ki...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA