Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Çuval

Soytarılık demiştim. Daha beter: sünepelik.
Sümsüklük, pısırıklık, mıymıntılık gibi başka sözlerle de adlandırdığımız ruh ezikliği kimde bulunursa bulunsun berbat bir özelliktir. Ama liderlik iddiasındaki kişide büsbütün yersiz kaçıyor.
İnsan toplulukları akıl dışı eğilimlerine yenilince ters sonuçların önlenmesi onları yönetenlere düşer. Tiryakilik yıkımlarının giderilmesine çalışılan bir hastanenin konukları arasında "Burada sigara içilmesi yasaklansın mı?" konulu anket yapılsa, çoğunluk hayır diyebilir. Başhekim o sonucu kabullenip sigaraya izin verirse tutumu saygılı davranış değil, salaklık olur.
Parlamentoları halkın temsilcileri diye yüce kurumlar sayarız, ancak her zaman doğru karar verdikleri söylenemez. İçlerinde seçmenlerin çocuk taraflarını okşayarak ve kulis dolapları çevirerek oralara kapağı atmış tilkiler vardır. Kimi zaman onlar oylamada kilit olup yanlış karar çıkartabilir.
ABD dahil birçok ülkede bu somut gerçek hesaba katılarak icranın başına kritik durumlarda "resen" (kendince) karar alıp uygulama yetkisi tanınmıştır. O yetkinin iyi ya da kötü kullanılması ayrı konu tabii. Yakın geçmişte ikisinin de çarpıcı örnekleri yaşandı.
Kongre onayı olmadan verdikleri kararlarla Bush Irak'a saldırıp çuval çuval inciri berbatladı, arada bizim de başımıza çuval geçirmeyi denedi. Clinton ise bombalarla Kosova'yı kurtarıp Miloseviç alçağının sonunu getirdi.
Şimdi dünya Suriye'de bir başka alçakla karşı karşıya. Söz ustası Obama dramatik bir tavırla doğru tutum sergiledi. Canavarın durdurulması gerektiğini, başkaları (çamura yatan İngiliz parlamentosunu kastederek) kaytarsa da lider ülkenin başkanı sıfatıyla kendisinin üstüne düşeni yapacağını söyledi.
Cumartesi akşamı Beyaz Saray bahçesinden dünyaya sesleneceği açıklanmıştı. Kırk dakika bekletti medya ordusunu. (Telefonda politikacı tehditleri dinliyormuş). Ben de gözümü ekrana dikmiş, nefesimi tutmuştum. Belki şöyle bir ültimatomla tarihe imza atacağını umuyordum safça:
"Bana bak çocuk katili, sana son fırsat. Hemen çekil. Yoksa karar değiştirdim. Sınırlı vuruşla falan değil, bütün gücümle yüklenip dünyanı tepene yıkacağım!"
Harvard mezunu yakışıklım mikrofon başına geldi, yine Suriye facialarını sayıp döktü. "Kararlıyım, vuracağım" dedi. "Ama bir karar daha verdim. Kongreden izin almam gerek."
Kongrenin ne diyeceği hiç belli değil. İzin çıksa da, durum fiyasko artık. Hüseyin kardeşimiz İngiliz çamuruna uzanmış oldu boylu boyunca.
Biz bu çuvalın uzağındayız. Aman öyle duralım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA