Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Açılımın ilk şartı

Biliyoruz; bu yazımız Kürt aydınları ve siyasilerinin en azından bir bölümünü kızdıracak. Varsın kızsınlar. Sonunda pişmanlık duyacaklarına başında öfkelenmeleri, eskilerin deyimiyle, "Ehven-i şer"dir.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın "Demokratik açılım" diye tanımladığı Kürt sorununa çözüm paketinin içeriği bir yana ambalajı bile açılmadan Kürt çevrelerinde adeta "Çıtayı kim daha yükseğe çıkaracak" yarışı başladı. Ve yarışın doğası gereği, kim daha radikal, kim daha uçuk taleplerde bulunacak rekabetine girişildi. Biz bunu son derece tehlikeli buluyoruz. Hatta ateşle oynamak olarak görüyoruz. Ve çok kaygılanıyoruz.
Kaygılarımızın nedenini anlatmaya geçmeden önce, meramımızı daha iyi ifade edebilmek için Kürt çevrelerindeki keskinleşme, radikalleşme yarışından birkaç örnek vermekte yarar görüyoruz.

Ayaklar yerden kesilirse
Örneğin, önde gelen bir Kürt siyasetçisi, açılımda "Eşitlikçi, adaletli, Kürt ulusunun yapısına uygun düşen, bütün uluslar için geçerli olan taleplerin kabul edilmesi ve evrensel çözüm modelinin benimsenmesi yoluna gidilmediği" ni söylüyor. "Kürt ulusunun yapısına uygun düşen" ve "Evrensel çözüm modeli" ne uygun çözümden kastı ne biliyor musunuz; kendi ifadesiyle söylüyoruz, "Bağımsızlık!" Evet, Türkiye'den ayrılma, ayrı devletini kurma dışında hiçbir çözümü, çözüm olarak kabul etmeyeceğini duyuruyor.
Kandil'deki kadrodan biri Güneydoğulu gençlere dağa çıkma çağrısı yapıyor, "PKK'yı ne kadar güçlendirir, dağa çıkışı ne kadar artırırsak, barış zeminini o kadar güçlendiririz" diyor.
Bir başka Kürt siyasetçi, Öcalan'ın "Evet" demeyeceği hiçbir çözümün halka, yani tabana kabul ettirilemeyeceğinden, İmralı'daki zatın ise sürecin belli bir aşamasında salıverilmesini öngörmeyen ya da öyle bir güvence vermeyen hiçbir planı kabul etmeyeceğinden dem vuruyor.
Bir başkası Türkiye'nin AB sürecinin yol kazasına uğramamasının anahtarının Kürtler'de olduğunu, bu anahtarı kilide sokmak için yüksek bir bedel istenmesini tavsiye ediyor.
Kimi -ki Meclis çatısı altında görev yapıyor- "25 yıllık savaşın yeneni de, yenileni de olmadığını" iddia ediyor, dolayısıyla devletin açılımının "Barış anlaşması" parametrelerinde tasarlanması gerektiğini ima ediyor.
Kısacası, dereyi görmeden paçaları sıvayan sıvayana...
Ama henüz görmedikleri, kıyısına varmadıkları derenin onları tehlikeli sulara götürebileceğini pek düşünmüyorlar.

ETA, İRA ve Kaplanlar

Hayır; herhangi bir tehdit ya da gözdağı aklımızın ucundan bile geçmiyor. Sadece 21'inci yüzyılın koşullarını hatırlatmak istiyoruz.
Bakın, Bask ayrılıkçı terör örgütü ETA, kuruluşunun 50'nci yıldönümünü kendine özgü yöntemlerle "Kutlamak" için geçen hafta içinde bombalı eylem yaptı, iki kişinin ölümüne yol açtı; sadece İspanya'da değil, Avrupa'da kıyamet koptu. Ve de hayati bir soru açık açık seslendirildi: "İspanya, Bask bölgesine ulusal bütünlük çerçevesinde verilebilecek tüm özerkliği tanıdı, yine de ayrılıkçı terör sürüyor. Yoksa çözümde bir hata mı vardı?"
Bakın, Sri Lanka'da yıllar boyunca gelip- geçen iktidarlar ayrılıkçı "Tamil Kaplanları" örgütünün terörden vazgeçmesi, silah bırakması için öneri üstüne öneri yaptı, paket üstüne paket açtı. Tamiller'e Sri Lanka'nın toprak bütünlüğünün korunması koşuluyla mümkün olan en geniş özerkliğin tanınacağı vaadinde bulundu. "Kaplanlar" her pakete terörün şiddetini artırarak cevap verdiler. Sonunda bir devlet başkanının sabrı taştı; "Ya herru ya merru" diyerek orduyu tüm gücü ve tüm silahlarıyla "Tamil Kaplanları"nın üstüne yürüttü. Sonuç? Bugün artık "Tamil Kaplanları"ndan söz eden yok. Çünkü "Tamil Kaplanları" diye bir örgüt yok. Ya da kalmadı. Başta lideri olmak üzere hepsinin kökü kazındı.
Türkiye elbette Kürt sorununa Türk modeli bir çözüm üretecek. Ama o model isteristemez dünyanın başka diyarlarında benzer sorunlara bulunan çözümlerle karşılaştırılacak.
Bize göre iki seçenek var: Ya Kuzey İrlanda, ya da Sri Lanka modeli.
İlki önce ayrılıkçı İRA örgütünün tümüyle silahsızlanması, ardından Kuzey İrlandalı Katolikler'in siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlarına çözüm aranması koşuluna dayanıyordu. İRA kabul etti.
İkincisi ise onca açılıma rağmen ayrılıkçı "Tamil Kaplanları" silahlı mücadelede direndiği için, ortadan kaldırılmaları dışında seçenek bırakmıyordu. Öyle de oldu.
Türkiye'de de her türlü açılım için önce PKK'nın silah bırakması ya da silahsızlandırılması şart.
Hayır; herhangi bir tehdit imasında bulunmuyoruz, sadece yalın gerçekleri hatırlatıyoruz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA