Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Avrupa'dan (Son)

Kuzey Afrika'da başlayıp Ortadoğu'ya doğru ilerleyen sokak öfkesini Türk basınında ilk değerlendirenlerden biri olarak (Tunus'ta "Geliyorum" diyen "Devrim"i 5 Ocak'ta bu köşede duyurmuştum) elbette Mısır ve ötesini irdelemenin tam zamanı.
Ancak dün söz verdim; Avrupa Konseyi çalışmalarını izlemek için gittiğim Fransa'dan bir yazılık daha izlenimlerimi aktaracağım. Buyurun...
Fransızlar'ı her gidişimde daha da karamsar buluyorum. Üç ay önce yüzlerinden düşen bin parçaydı, bu kez onbin parça gördüm neredeyse. Nedeni: Büyüme hızının iyice yerlerde sürünmesi (Bu yıl yüzde 1-1.5 arası bekleniyor) sonucu yeni istihdam yaratılamaması, kamu borcunun büyüklüğü altında ezilen devletin kemerleri iyice sıkması, yükün bir bölümünü daha halka aktarmak için emeklilik yaşını bir kez daha yukarı çekmeye hazırlanması. (Not: 67'ye çıkarılması öngörülüyor.)
Fransızlar'ı her gidişimde AB'den daha da soğumuş buluyorum. Strasbourg'da ve Paris'te kiminle konuştuysam (Havaalanlarında, Avrupa Konseyi kulislerinde, otel lobilerinde, kafelerde...) hepsi de ağızbirliği etmiş gibi AB'den yaka silktiklerini söyledi açık açık. Nedeni: Kendi mali sorunları yetmezmiş gibi, üye ülkelerdeki kriz alevlerine su püskürtmekten, yani kaynak aktarmaktan bezmeleri. İrlanda, Portekiz, biraz İspanya, yakında Belçika, ardından İtalya...
Fransızlar'ı her gidişimde daha çok yabancı düşmanı buluyorum. Geçen yaz patlak veren Roman krizi belleklerde derin iz bırakmış. O zaman Romanlar'a duyulan öfke, hatta nefret şimdi özellikle Orta ve Doğu Avrupa vatandaşlarına yönelmiş. Buralara gelip işlerini ellerinden almalarına fena halde içerliyorlar. Ben de damarlarına bastım doğrusu: "Bulgaristan'ı, Romanya'yı AB'ye zerrece hazır olmadıkları halde yangından mal kaçırır gibi bünyenize katmadınız mı; oh olsun..."
Fransızlar'ı her gidişimde Türkiye'ye olmasa bile İstanbul'a daha hayran buluyorum. Sanki Orta Çağ'daki Doğu hayranlığı yeniden su yüzüne çıkıyor. Ama bu kez "Egzotikliği" ile değil, zenginliği, dinamizmi, sunduğu imkânlarla büyülüyor İstanbul. Hangi ortamda İstanbul'u anlattıysam muhataplarım derin iç çekti. Kimi megakentimizi ziyaret ettiğini ve çok etkilendiğini anlattı, kimi ilk fırsatta gidilecek yerlerin başında İstanbul'u saydı.
Sohbetlerimden bir ayrıntı daha: Ne zaman Türkiye'nin AB sürecinden söz etsem, muhataplarımın yüzünde "Deli misiniz siz" der gibi bir ifade belirdi: "Siz bir kuyruklu yıldızsınız, AB ise bir kara delik. Girip yutulmak mı istiyorsunuz?"
Strasbourg'dan bir günlüğüne İsviçre'nin Basel kentine geçtim. İsviçre sözde zengin, krizden pek etkilenmemiş görünüyor ama baktım orada da insanlar yorgun, mutsuz, umutsuz...
Avrupa'nın kendini toparlaması için daha birçok yıl gerekiyor... Ve böylesine sönük bir Avrupa'dan bakınca Türkiye gerçekten ışıl ışıl parlıyor. Ülkemizin değerini bilelim...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA