Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MERYEM GAYBERİ

Çok istediler ve o günler geldi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti hükümetleri, askeri vesayeti bitirdi.

MGK sivilleşti, YAŞ normalleşti, siyasetin olağan gündemi sayılan "darbe" söylemi, tarih oldu.

Kemalist rejimin Kürtler üzerindeki baskıcı, asimilasyoncu, retçi ve inkârcı politikalarına son verdi.

Kürtler üzerindeki PKK vesayetine son verecek çok önemli adımlar da attı. Mesela şunları da bitirdi: İşkenceyi, faili meçhulleri, JİTEM'leri, gözaltında kayıpları, kirli ve karanlık suikastları, köy yakmaları, zorunlu göçleri, OHAL'i vs.

***

Anadilde yayın yapma yasağına da, X,W,Q gibi üç harfliler üzerinden yürütülen saçma yasağa da, çocukların aç karnına okumak zorunda kaldığı ırkçı "Andımız"a da, anadilde propaganda yasağına da, mahkemede anadilde savunma yasağına da, Kürtçe yer adları yasağına da son verdi.

Üstüne devletin "unuttuğu" topraklara havaalanları, duble yollar, TOKi yatırımları, barajlar gibi büyük kalkınma hamlelerine imza attı.

PKK'nın yıllardır terörüne "gerekçe" yaptığı şeylerin belki de yüzde 90'ından fazlasını onların elinden aldı.

***

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan Kürt meselesini bitirmek, Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirmek ve devlet-vatandaş arasındaki uçurumu bitirmek için elini değil tüm gövdesini taşın altına koyacak kadar ciddi siyasi risk aldı.

Erdoğan, nakış nakış işlediği, adım adım yol aldığı Kürt meselesini huzur ve barışla taçlandırmak adına da sürekli projeler koydu ortaya.

Habur'la başlayan Oslo ile devam eden Açılım, Milli Birlik ve Kardeşlik ve Çözüm Süreci gibi yüz yıllık projelerin ana hedefi, çevresi yangın yerine dönen Türkiye'de, Türk ve Kürtlerin ancak güç birliği yaparak geleceğe güçlü bir şekilde yürüyebileceklerine olan inançtı.

***

Açılım sürecinin mottosu, "Kan akmasın, artık analar ağlamasın" oldu.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005'deki Diyarbakır konuşmasıyla devletteki paradigma değişikliğiyle 2009'da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile demokratik açılım başlatıldı.

28 Aralık 2012'de bir televizyon programında Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için devletin İmralı'da yatmakta olan Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu. BDP'li Leyla Zana'nın "Bu işi ancak Erdoğan Çözer" sözlerinin ve Zana'nın Erdoğan'la görüşmesinin ardından da açılım süreci kamuoyunda "Çözüm Süreci" olarak kabul gördü ve "çatışmasızlık" dönemine girildi.

Geçen sene Temmuz ayında Resmi Gazete'de "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun"un yayınlanması ile de Çözüm Süreci'nin ilk kez yasal altyapısı da kuruldu.

***

Çözüm Süreci'nin "bittiğini" daha 2013 yılında müjdeleyen ilk isim olarak dönemin DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna'yı hatırlıyorum.

En küçük bir olayın ardından HDP çizgisinde siyaset yapan birçok isim hep "sürecin bittiğini" müjdeliyordu(!)

Kandil'den de devamlı bu tip "müjdeli" açıklamalar geliyordu.

Suruç katliamından önceki hafta da Kandil sakinlerinden çözüm sürecinin bittiğini, "halk savaşı" döneminin başlayacağını belirten açıklamalar geldi.

Çözüm sürecinin bitmesi, donması, durgunlaşması filan işte bugün yaşadıklarımızın olacağı anlamına geliyordu.

Çok istediler ve şimdi bekledikleri "müjdeli günler" geldi.

İyi mi oldu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA