Türkiye ne zaman başını kaldırmaya, bölgedeki krizlerde 'Ben de varım' demeye başlasa, ülke içinde bir yerler patlatılıyor.

Gezi ve 17-25 Aralık kalkışmalarından bu yana uluslararası bir saldırı altında Türkiye.

Çözüm masasını dağıtıp yeniden teröre sarılanların bu 'uluslararası' networkun dışında hareket ettiğini düşünebilir misiniz?

Ya da Musul'dan viraj alıp Türkiye sınırındaki Kobani'ye saldıran DAEŞ'in Türkiye'de tetiklediği kaosun birbiriyle bağlantısı yok mu?

PKK, Güneydoğu'da Kürtlere hayatı zindan edip polis, asker, sivil katlederken DAEŞ de Suruç, Ankara ve en son İstanbul'da canlı bomba patlatıyor. DHKP-C her fırsatta şehirlerde kaosu artıracak eylemlere girişiyor.

DAEŞ Irak ve Suriye'de katliam yapınca Türkiye'de 'terör' patlıyor. Rus uçağı düşünce, Türkiye Başika'ya asker gönderince, AK Parti yüzde 49.5 alınca nedense hep 'terör' hortluyor(!)

Türkiye'ye topyekûn saldırı varken içimizdeki hainler saldırmasa şaşırırdık zaten.

Paralel yapıyı dersen 2013'ten bu yana tüm dünyada Türkiye Cumhuriyeti aleyhine düşmanlık yapmak için yırtınıyorlar.

Binin üzerinde akademisyen içinde tek kelime "Çukur", "barikat", "terör", "PKK" geçmeden bir bildiri yayınlayarak devletin başka Kürtler olmak üzere tüm halklara 'katliam' yaptığı iftirasını attı.

ABD'de ya da AB'de devleti değil de terörü savunan akademisyeni anında içeri tıkarlar. Düşünce özgürlüğü terör ve şiddeti meşrulaştıramaz.

Herkes düşüncesini yazar, konuşur karşı eleştiriler getirir. Demokrasi budur zaten. Ama demokrasilerde şiddete yer yoktur.

Silah ve şiddet olmadan istediği düşünceyi ifade etsin. Mesele düşünce özgürlüğü değil şiddeti meşrulaştırmak. Ayrıştığımız nokta bu işte.

Yaşananlar bu kadar açıkken dünyada "Türkiye soykırım yapıyor" algısı oluşturmak isteyenleri, önce hukuk sonra da tarih yargılayacak.


Devletin, en vahşi, en insanlık dışı biçimde terör olayı mağdurlarının fotoğraflarının yayınlanmaması için yasak kararı almasını bile 'diktatörlük' yalanıyla dışarı servis eden 'gazetecilerimiz' var.

Ne yapsın devlet? Bir ABD, bir İngiliz, bir İspanyol veya bir Fransız medyası gibi olamıyorsunuz işte.

Bir türlü kandan vaz geçemiyor bizdeki bazı medyalar.

Batı'daki terör örgütü eylemlerinde onların medyası tek kare kanlı görüntü yayınlamazken bizdekiler yasağa rağmen sosyal medyadan çarşaf çarşaf vahşet fotoğrafları servis etti.

Terör örgütlerinin tam da en çok istediği 'propaganda' ve 'toplumsal korku' oluşturma gayesine bazı gazete ve televizyonlarımız çanak tutmayı çok seviyor.

O zaman da hükümete bunu engellemekten başka çare kalmıyor.

Biz hak etmiyor muyuz Fransa, İngiltere, İspanya ve ABD'deki gibi medya dünyasını? Ama olmuyor her terör olayının ardından yayınlanan haber ve görseller, gazetecilik adına tam yüz karası.


Hangi ülke, hangi terör örgütü, hangi inanç ve hangi ideoloji bahane edilirse edilsin, genel olarak dünyadaki her terör eyleminin lanetlenmesi, insanlık ailesinin düşmanı olduğu vurgulanmalı.

Teröre asla boyun eğmeyeceğiz. Bunu da o terör örgütlerinin arkasındaki ülkeler ve istihbarat örgütleri iyi bilsin.

Avrupa terörle mücadelenin ne kadar önemli olduğunu terör kendisini vurunca anladı maalesef. Türkiye ise yıllardır taşeron bir örgüt eliyle dizayn edilmek isteniyor.

Terörün grisi yoktur. Elinde silah olmasının bir açıklaması yoktur. Silahsız ifade et düşüncelerini silahsız kamuoyu oluştur.

Biz sindikçe, korktukça, neşemizi, gelecek umudumuzu yitirip karamsarlığa düştükçe, terör örgütleri ve onların arkasındaki güçler emellerine ulaşmış demektir.

Allah'a, ülkemizi, gençlerimizi, devletimizi, yavrularımızı ve tüm mazlumları her türlü kötülükten koruması için dua edelim ama karamsarlığıma düşmeyelim.

Çünkü bu ülke mazlumların son kalesi, son umudu.

Türkiyemizi koru Yarabbim!