Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İBRAHİM KALIN

Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgesel barışa desteğini yineledi

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar ziyaretleri hem Körfez ülkeleri hem de Orta Doğu için kritik bir zamanda gerçekleşti. Küresel düzensizlik ve bölgesel güç mücadeleleri, Orta Doğu ve İslam dünyasında siyasi mimariye ve sıradan vatandaşa maliyet üretiyor. Mevcut güvenlik sorunları ve ekonomik zorlukları aşmak ve yeni sorunların ortaya çıkmasını engellemek için acilen güç dengesinin kurulması gerekiyor. Bunu ancak anahtar oyuncuların bölgesel dayanışmayı desteklemesi ve bölgeye sahip çıkması hâlinde başarabiliriz.

Dünyanın diğer yerleri gibi Körfez bölgesi de yoldan çıkan küreselleşmenin olumsuz etkilerine maruz kalıyor. Küreselleşmenin karşılıklı bağımlılık ilkesi Avrupa bloğu ve ABD'yi birbirlerine yaklaştırırken eski ittifakları ortadan kaldırdı ve İslam dünyası başta olmak üzere birçok bölgede savaş ve şiddet tohumları ekti. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden beri devam eden küresel güç dengesi arayışı henüz sonuç vermedi. Bosna Savaşı, Ruanda soykırımı, Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesi, Birinci Körfez Savaşı, 11 Eylül sonrasında ABD'nin Afganistan ve Irak işgalleri, Rusya'nın Kırım'ı ilhakı ile Libya, Yemen ve Suriye'de yaşanan savaşlar ve milisler ile devlet dışı aktörlerin yükselişi Soğuk Savaş sonrası dönemin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor. Bu çatışmalar, sebepleri ve manipülatörleri kim olursa olsun, Orta Doğu ülkeleri arasında daha yakın işbirliği olması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca El Kaide ve Daeş kisvesi altında yükselen şiddetli aşırıcılık ile Sünni ve Şii Müslümanlar arasında derinleşen mezhep çatışması, uzun vadeli ve hikmetli bir siyasi liderliğe olan ihtiyacı ortaya koyuyor. Müslümanlar şiddetli aşırıcılık ve mezhepçiliğin inançlarını tanımlamasına ve geleceklerini yok etmesine müsaade edemez. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahreyn'deki Uluslararası Barış Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada bölgesel barış ve istikrara olan desteğini yineleyerek, "geleceğimizi başkalarının insafına bırakmayalım" uyarısında bulundu.

Bölgeye sahip çıkmanın koşulu, Orta Doğu ve İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar ve krizlerle özellikle güvenlik ve ekonomik işbirliği alanlarında daha güçlü diyalog kurarak mücadele etmektir. Bu dünyanın geri kalanına sırtımızı döneceğimiz anlamına gelmez. Üçüncü dünyacılığın hiçbir türü ve içe kapanmak çok kutuplu ve gittikçe karmaşıklaşan bir dünyada çözüm üretmez. Tam aksine bölgemize sahip çıkma perspektifi dünyaya açık olmayı destekliyor. Ancak buradan bir kazan-kazan ilişkisi çıkması için birilerinin manipüle edebileceği bölgesel sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor.

Türkiye komşularıyla ve İslam dünyasıyla her iki tarafın da elini güçlendiren bir politika ile yaklaşıyor. Bölgesel sorunlara bölgesel çözümler bulmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede önceliklerimizi doğru belirlemek, kazan-kazan ilişkileri üretmek ve bölge halklarının güvenlik ve kalkınma ihtiyaçlarını karşılamak için doğru yönde atılmış bir adımdır. Şiddetli aşırıcılık ve mezhep çatışmasını durdurmamız için önce güç dengesinin tüm tarafların çıkarına hizmet edeceğini idrak etmeliyiz. Yakın geçmişte yaşanan çatışmaların gösterdiği üzere başka ülkelerde bazı grupları aracı olarak kullanarak nüfuz elde etmeye çalışmak herkesin zararına olur. Zira hiç kimse olumsuz sonuçlara yol açan bir çatışma ortamından zaferle ayrılamaz.

Geride bıraktığımız on yıllık dönemde Türkiye, Körfez ülkeleriyle kapsamlı ilişkiler kurdu. Körfez İşbirliği Konseyi ile ticaret hacmimiz 16 milyar doları aşmış vaziyettedir. Ekonomik potansiyelimizi göz önünde bulundurduğumuzda bu seviye yeterli değildir; ancak mevcut ilişkiler ticaret, enerji, turizm, savunma sanayii, bilim-teknoloji ve eğitim alanlarında daha yakın işbirliğine zemin hazırlayabilir. 2008 yılında Cidde'de kurulan Türkiye-KİK Üst Düzey Stratejik Diyalog mekanizması potansiyelimizi gerçekleştirmeye yardımcı oldu. Ancak yeni imkanlar yaratmak için bu mekanizmayı daha aktif hâle getirmeliyiz. Türkiye KİK üye ülkelerinin güvenlik önceliklerini ve ekonomik perspektiflerini yakından takip ediyor ve Yemen, Bahreyn, Lübnan, Irak, Suriye ve diğer ülkelerde yaşanan çatışmalarını sona erdirmek için başlatılan bölgesel inisiyatifleri destekliyor.

Türkiye ile KİK arasında imzalanması planlanan bir serbest ticaret anlaşması için çalışmalar sürüyor. Bahreyn'in dönem başkanlığında bu anlaşmanın 2017 yılı içerisinde imzalanması mümkündür. Türkiye'nin PKK ve FETÖ konusunda duyduğu endişeler KİK üye ülkeleri tarafından paylaşılıyor. Bu nedenle her iki örgüt de terör örgütleri listesine alındı. Özellikle Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn, FETÖ bağlantı kuruluş ve şahısların faaliyetlerini durdurmak için bir dizi adım attı. Ayrıca taraflar Daeş ve diğer terör örgütleri ile ideolojik ve askeri olarak mücadele etmeyi ortak bir hedef olarak görüyor. Bir başka önemli konu ise Türkiye ve KİK arasında İslam'ın hem Müslüman dünyası hem de Batı'daki radikaller tarafından terör ve şiddetle özdeşleştirilmesini engellemek için atılan ortak adımlardır. Ülkemiz, Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Suriye krizinin çözümü ve Irak'ta barış ve istikrarın yeniden tesisi amacıyla çabalarını sürdürüyor. Bölge ülkeleri ile yakın işbirliği, her ülkenin kendi kaynaklarını barış ve halkın refahı için kullanmasına imkan verecektir.

Küresel sorunlara küresel bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekiyor. Ancak bu küresel perspektifin aynı zamanda bölgesel ortaklıklar ve ittifaklar ile desteklenmesi gerekiyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA