CAS kararının ardından Mehmet Ali Aydınlar süreci anlattı. Neler yaşandı, neler istendi, neleri göğüslemek zorunda kaldılar ve Fenerbahçe'nin bu dönemi en az hasarla atlatması için neler yapıldı...
Ağır eleştiriler getirdi, özellikle de dönemin yönetimine. Dedi ki; "Kişilerin çıkarları için, Fenerbahçe'nin haklarını korumadılar." Yani; Aziz Yıldırım'ın kurtulması için Fenerbahçe'yi feda ettiler.
Sonuçta; UEFA, Fenerbahçe'yi iki yıl Avrupa'dan men etti, tüm dünya bu kararla 106 yıllık kulübü şikeci olarak tanıdı.
O zamanki yönetimin karşı çıktığı formül eğer işleseydi, UEFA davayı hiç görüşmeyecek, Fenerbahçe bir yıl daha kendi isteği ile gitmeyerek hakkını savacaktı.
Bu durumu Fenerbahçe'nin iki hukukçu yöneticisi Şekip Mosturoğlu ve Tolga Deniz Aytöre bize belgelerle bildirdi... "Hatta" dediler, "Bizim haberimiz olmadan, yargılamamız yapılmadan, savunmamız alınmadan üçlü protokol hazırlanmış. Bir tek bizim imzamıza kalmış. Görün, bizi nasıl mahkum etmişler." Aydınlar da, bu protokolün dönemin üç Fenerbahçe yöneticisi ve bir avukat tarafından bizzat UEFA ile pazarlık edilerek hazırlandığını iddia etti. Eğer kabul edilen bir durum varsa bunun Başkanı olduğu Federasyon değil, Fenerbahçe yönetiminin ilgisi olduğuna işaret etti. Ve bu açıklamalara ağır yanıt verip, Aydınlar'ı Divan Kurulu'na davet eden Aziz Yıldırım, şu ana kadar bu durumun yanlış olduğunu belirten tek kelime etmedi. Bugün bu isimleri açıklayacak mı, merakla bekliyoruz.
FENER'DE DÖNÜŞÜM BAŞLADI
Sezona üç resmi maçta, rakibe 73 pozisyon vererek girdi Fenerbahçe... Tek ön libero oynuyordu Ersun Yanal.
Sonrasında ikiliye geçti. Takım direnç olarak biraz toparladı. Sonuçlarda ivme yukarı doğru çıkmaya başladı. Sivas maçı ile de "devrimi" başlattılar.
O dönemdeki eleştirilerimizde, tek ön liberolu sistem için zaman gerektiğini, bunun için çalışmaya devam edilip, hazır olunduğu anda düzenin değişmesini tavsiye ettik. Ersun Hoca, Gençlerbirliği maçında kendi sistemine tam olarak döndü.
Savunmada 4-1-4-1 olarak özetleyebileceğimiz, hücumdaki saha yayılışına baktığımızda ise 2-1-4-3 olarak anlatabileceğimiz bir görev bölümü çıktı ortaya.
Ne getirdi bu fenerbahçe'ye?
Rakamlar açıklıyor aslında her şeyi... Ceza alanına 55 top oynanmış, rakip kaleye 25 şut çekilmiş... Doksan dakikalık maçta, 80 hücum girişi... Buna karşılık son 10 dakika haricinde rakibi kalenize organize getirmemişsiniz. 116 kilometre toplam koşu mesafesi var.
SAVAŞAN BİR TAKIM
Moussa Sow'un 88. dakikada kendi aut çizgisinden top çıkardığını da notlarımıza eklersek, karşımızda gerçek bir "savaşan" takım buluyoruz. Bu nedenle kenarda veya tribünde olan oyuncular için kimse "neden yok?" diyemiyor.
ALTINCI HAFTA ÖNEMLİDİR
Altıncı haftalar önemlidir. Eğer doğru çalışılmışsa, yüklemelerin vücut tarafından hazmedilip, fizik güç olarak yükselişin başladığı bölümlerdir. Bu nedenle Trabzonspor maçındaki takım bize sezonun en ölçülebilecek Fenerbahçe'sini gösterecek.
FB TV'DEN YAYINLAR MI?
Kulübün televizyonu mali kongre, genel kurul veya divan kurulu toplantılarını, sadece yöneticilerin konuşmaları ile sınırlı tutarak yayınlıyor. Belli ki bunu istemeyenler, durumu yaratanlar var. Yoksa niye kessinler ki... 3 Kasım'daki kongre öncesindeki son Divan Toplantısı'nı umarım lehte-aleyhte kim konuşursa konuşsun, kesmeden ekrana getirilir. Milyonlarca taraftar ve 20 bine yakın kongre üyesi de isterse dinler, bilgilenir.
TERİM'LE TERİM'SİZ
Bursa'da Galatasaray; uzatma dakikalarında Gökhan Zan, çizgi hakeminin gözü önünde Batalla'yı indirdi. "Deva m" dediler.
Antalyaspor karşılaşması; Drogba ofsayt pozisyonda beraberlik golünü attı. "Deva m" dediler.
Beşiktaş derbisi; 62'de Selçuk İnan, Veli'ye öyle bir müdahale etti ki, Melo'nun hareketini aşar. Sarı bile çıkmadı...
Ve Terim'siz ilk maç... Selçuk kırmızıyı görüyor, ofsaytlar atlanmıyor, aranan penaltılar-fauller bulunamıyor. Şunu herkes iyi bilsin, Fatih Hoca sadece teknik olarak yönetmez ortamı...
Galatasaray çok arayacak, "takdir" haklarını...
