Brezilya'da grup aşamasının sonuna geldik. Geçmiş turnuvalara oranla daha keyifli, gollü ve atak maçlar seyredildiği üzerine ortak bir hüküm var. Benim gözüm felsefelerin üstünde. Ne yazık ki gördüğüm, yaratıcılık üzerine değil, bozma üstüne yapılan kurgular.
İtalya gibi bazen kendi tuzağınıza düşüyor, sizinle aynı düşünceyi daha organize uygulayan Kosta Rika'ya maçı veriyorsunuz.
Ya da aynı Kosta Rika'nın, "haddini bilen" tarzıyla yürüyüşünü seyrediyorsunuz. Ama hiç birimiz "Evet; bu oyunla şampiyon olurlar" demiyoruz. Biliyoruz ki, sadece savunmanın bedeli, en azından yerinde saymak olur. Zirve şansınız olmaz.
Bu tarz Süper Lig'e aşina olan bizlere yabancı değil. 18 takımın en az 12'si böyle oynuyor zaten. Büyük bölümü bunu "haddini bilmek" olarak özetlese de, gerçekte teknik adam korkaklığından kaynaklandığında inandım hep. Herkes takım kalitesi üzerinden yürüse de, kaliteli takımların çözüm üretemediklerine de şahit oluyoruz. İspanya örneğindeki gibi.
Bu noktada eğer teknik adam devreye girmez, kendi farklılıklarından doğru formülü bulmazsa, yüksek konsantrasyonlu "bozan oyun" zaferini ilan ediyor. "İspanya bitmiş" diye konuşurken, aslında kaosu yenmeyi başaramayan bir beceriksizi unutuyoruz.
Brezilya'nın şu ana kadar verdiği mesaj tek aslında. Daha çok antrenman, daha güçlü oyuncular, daha çok koşan takımlar. Akıl hala yok ortalarda…