Türkiye olarak 2010, 2012 ve 2014 finallerini pas geçip televizyondan izlemeye mahkum olmanın ağırlığına EURO-2016'yı da kaybetme ihtimali de eklenince Çek Cumhuriyet'i karşısına prangalarla çıktık.
Sabah Ankara'da yaşanan terör saldırısı ve kanayan vicdanlar Prag'ın ve Milli Takım'ın havasını da bozmuştu. Bir nefes almaya ihtiyaç vardı.
Üstüne üstlük Hollanda'nın Kazakistan'ı yenip ensemize düşen nefesi, Generali Stadı'nda oyuncularımız maça çıktığında ayaklarında ağır yükler var gibiydi. İlk 45 dakika Milliler, ağır, şaşkın ve vasat kaldı. Fatih Terim, maç önü takım konuşmasında FRANSA biletini almış Çek Cumhuriyeti maçı için "Soğukkanlılık ve Sabır" demişti ama kenardaki tepkileri ve mimikleri ilk yarıdaki memnuniyetsizliğinin göstergesiydi. Değil kanat organizasyonları, orta sahada top yapmayan Türkiye'nin tek tesellisi, 0-0 giden ve bunu değiştirmek için Çekler'in de bir gayret göstermemesiydi... İkinci yarı daha farklı başladı. Hem ev sahibi tempoyu biraz yükseltti hem de bizimkiler. Volkan'ın girişi, ilk yarı olmayan kanatlarımızı canlandırdı. Ancak Caner'in ortasında Serdar Aziz'in en ileride penaltı kazanması maçın kırılma anıydı. Stoper Serdar Aziz'in orada olması ve kazandırdığı penaltı hangi futbol analiziyle açıklanır bilinmez ama bize EURO-2016'nın kapısını açtığı kesin... Maçın kahramanı Serdar Aziz'in arkasından golleriyle Selçuk ve Hakan geldi.
Konya'da hem rövanş almak hem play-off biletini kazanmak için İzlanda'yı bekleyeceğiz. Galibiyet için oynayıp belki berabeliğe de sevineceğiz. Ancak Prag'da FRANSA-2016 umutlarına daha sağlam sarıldık. 2008'in anılarıyla yaşamaktan sıkıldık. Bu kadar can kaybedildiği bir ortamda hala futboldan, zaferden bahsettiğimiz için hoşgörünüze sığınıyoruz. Teröre en güzel cevabın normal düzeni ve yaşayışı devam ettirmekten geçtiğini iyi biliyoruz.