Galatasaray'ın son Karabük deplasmanındaki temkinli futbolu sonrası dün 11'de Sneijder yerine Yekta'yı görenler benzer bir oyun anlayışı bekleyebilirdi. Ama Fatih Terim'in alışılmış Galatasaray'ı vardı Elazığ önünde. Rakip savunmanın da ikramları ve intihar gibi ofsayt anlayışıyla daha ilk yarıda müthiş bir fark olabilirdi; eğer Galatasaray'da orta saha (Özellikle Selçuk ve Yekta) ile forvet (Burak) arasında doğru zamanlamalı paslarla bu ofsayt taktiği cezalandırılabilseydi. Sadece ilk yarıda 7 kez kalkan ofsayt bayrağı (Bir tek 15'te Drogba'nınki yanlıştı) Elazığ'ın kurtarıcısı oldu.
Galatasaray'ın Arena'da 100. golü için ayak bastığı 90 dakikanın daha 100. saniyesinde Melo'nun sert şutunu Burak'ın önüne sektiren Ivesa, bu hatasının bedelini topu filelerde görerek ödedi. 100. gol ise Hamit'in asistinde tam bir golcü vuruşuyla Drogba'dan geldi. Elazığ'daki randevuda Melo'nun kurtardığı penaltıyı kazandıran Serdar, dün el bombası gibi oynayan Dany'nin ikramında farkı bire indirse de, Drogba Bilica'nın hediyesiyle farkı tekrar ikiye çıkarıp rakibe "Boşa uğraşma" mesajını net bir şekilde verdi.
ALP NE DİYECEK ACABA?
Yılmaz Vural yönetimindeki Elazığspor, hocalarının verdiği Galatasaray-Real Madrid maçı örneğinden hareketle cesur bir futbol oynadı ve doğrusu 3-1'e kadar sarı-kırmızılıları epey tedirgin de etti. Ama konuk ekip kora kor futbol anlayışında Galatasaray'ın kaliteli ayaklarıyla baş edemedi. Ancak bu kalitenin ikinci yarıda gol kaçırma yarışına girdiğini de vurgulayalım.
Hakem Bülent Yıldırım, Galatasaray cephesinin "Başarılı olmamızı istemiyorlar" söyleminden etkilenmediğini kanıtlamaya çalışır gibiydi. 8'de Melo'ya Bilica'nın faulüne kart çıkarmayışının başka bir izahı yok. Burada sarı bile çıksa Bilica 17'de atılmıştı. Doğrusu MHK Başkanı Zekeriya Alp'in üçe bir pozisyonu umut vaat eden atak olarak nasıl değerlendirmeyeceğini, 62'de Murat Akyüz'ün ceza alanında Burak'a penaltısını nasıl temizleyerek bir "Sıfır hata" açıklaması daha yapıp yapmayacağını çok merak ediyorum.
