Türkiye'nin en iyi haber sitesi
LEVENT TÜZEMEN

Prandelli, Pin'e kulak kabartmalı

Türkiye'de teknik adamlar görev yaptıkları kulüplerde oyuncuları taktik anlamında çalıştırırken 'bireysel' olarak hareket ederler. Yardımcılar ise verilen görevi yaparlar. Düşünce, öneri konusunda yardımcılar çok fazla ön plana çıkamazlar. Çünkü görüş bildirmeye cesaret edemezler. Perde gerisinde işler kötü gittiğinde, "Ben hocaya söylemiştim ama dinletemedim" diyen yardımcı hocaları biliyorum. Bu iki yüzlülük ve cesaretsizlik Türkiye'de hocaların kulüplerde uzun soluklu kalmasını engellediği gibi yardımcı hocaların da sık değişmesine neden oluyor.

YARDIMCIYA GÜVENMEK

Avrupalı teknik adamlar ise yardımcılarıyla birlikte hareket etmeye özen gösteriyor. Sonuçta kararları 'esas hoca' veriyor. Ancak karar öncesi teknik adamlar yardımcılarının akıl yolunu hep açık tutuyor.
Örnek; Frank Rijkaard-Johans Neeskens, Roberto Mancini-İvan Carminati...
Galatasaray'ın İtalyan hocası Cesare Prandelli'nin de akıl danışmanlığını yardımcısı Gabriele Pin yapıyor.
Galatasaray Dergisi'nde yine Tarık Ünlütürk, Gabriele Pin ile özel ve güzel bir söyleşi yapmış. Pin, Prandelli'nin geldiği günden bu yana çok fazla dile getirmediği ama mutlaka okunması gereken söyleşide Galatasaray'la, sistemle, futbolcularla ilgili titiz açıklamalar yapmış.
Juventus'la kıtalararası şampiyonluk kazanan, kaptanlık yaptığı Lazio'da Kupa Galipleri Kupası ve Süper Kupa zaferini yaşayan Gabriele Pin öyle 'şöhretli' bir isim değil. İtalyan bilir ama Türkiye'de futbolu takip edenler bir çırpıda Gabriele'nin adını söyleyemez.

SACCHİ EKOLÜNDEN

Gabriele, 1987-1991 yılında Saviçeviç'li, Rijkaard'lı, Gullit'li, Boban'lı, Van Basten'li Milan efsanesini yaratan efsane İtalyan hoca Arrigo Sacchi ekolünden geliyor. Sacchi ekolü, "Birey değil, her zaman takım kazanır" felsefesini içerir. 2010'dan bu yana milli takımda Prandelli'nin yol arkadaşı olan Gabriele de, "Türkiye'ye kafamızda olan futbol anlayışıyla birlikte geldik" diyor.
Antrenmanlarda Galatasaray'ı bazen 'ofans' bazen de 'defans' olarak çalıştıran Gabriele'nin birlikte getirdikleri anlayışa bakalım?
1-Dörtlü savunma oynayacağız..
2-Takımda zihinsel olarak denge sağlamalıyız.
3-Ofansif oynarken savunmayı da düşünmeliyiz.
4-Takım gibi hareket etmeliyiz.
5-Bireysel olarak çok kaliteli oyuncularımız var. Hepsi ülkelerinin milli takımlarında oynuyorlar. Amacımız bireysel yetenekleri birleştirerek güçlü bir takım ortaya koymak.

FARK YARATAMADI
Gabriele Pin'e göre Türkiye'de takımlar organize olduğunda fark yaratıyorlar. Galatasaray bu verilere, yetenekli kadrosuna, çoğu milli takımlarda oynayan oyunculara sahip olmasına rağmen Prandelli yönetiminde hala 'fark' yaratacak organizasyonu yakalayamadı. Gabriele'nin söylemleri ile Prandelli'nin eylemleri birbirini tamamlamıyor. Gabriele, futbol bilgisinin üst düzeyde olduğunu savunduğu Prandelli ile yazık ki bize "Birey değil, takım kazanır" şeklinde bir Galatasaray izlettirmedi. İşler kötü gittiğinde sistemi değiştirmek, oyuncuları yerlerinden etmek iki yıl şampiyonluk yaşamış, Avrupa'da çeyrek final oynamış, iki süper kupa kazanmış Galatasaraylı oyuncuların geçmişten gelen oyun bilgisine zarar verdi. Takımın ritmi kayboldu. Oyuncuların birbirleriyle oynama alışkanlığı zarar gördü. Sonuçlar kötü olunca Galatasaraylı oyuncuların özgüveni de kayboldu. En önemlisi Galatasaray'ın 'takım olma' kimliği yara aldı ve başarıya odaklı oyuncuların sinir katsayısı yükseldi.

PİN TRİBÜNE ÇIKSIN
Prandelli yardımcısı Gabriele'nin "Kafamızda getirdik" dediği ve uygulayacaklarını açıkladığı 4'lü savunmadan artık vazgeçmemeli.
Yani Prandelli, "Oyuncuların bildiği oyun" olarak dile getirdiği 4'lü savunmayı bozmamalı. Galatasaray'ın macera sistemine değil, doğru ve akıllı sisteme ihtiyacı var. Ayrıca Prandelli vatandaşı Mancini gibi sık kadro değişikliği yapmayı bırakıp 'istikrar adına' kazanan kadroyu bozmaya çalışmamalı. Sadece antrenmana bakarak kadro yapısını oluşturmak doğru değildir.
Prandelli'nin saha kenarından maçı yeterince okuduğuna inanmıyorum. İtalyan hoca, Bilic gibi her şeye müdahale etmek istediğinden oyunu verimli takip edemiyor. Gabriele, Prandelli için bir şans. Prandelli'ye önerim; Pin gibi Galatasaray'a hakim olmuş, özgüveni yüksek, bilgi dolu bir yardımcıyı tribünde kullanmalı. Gabriele'nin tespitleri Galatasaray'da oyuncuların nerede hata yaptıklarına yardımcı olacaktır. Çünkü, kenardan izlemekle yukarıdan maç izlemek arasında gece-gündüz kadar fark var.

MİLLİ TAKIM'DA KAPRİS OLAMAZ
Türkiye'de yıldız olsun olmasın bir Türk oyuncusunun ağzından, "Milli Takım'ı bıraktım" sözünü duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü böyle bir söylem "Vatan hainliği" olarak adlandırılır. Bu yüzden Türkiye'de oyuncular futbolu bırakıncaya kadar Milli Takım'la ilgili aidiyet duygusunu kaybetmezler..
Avrupa'da ise Milli Takım'a katkısı olamayacağını anlayan oyuncular rahatça, "Milli Takım'ı bıraktım" diyebilir. En sıcak son örnek Hollandalı Dirk Kuyt..
Cuma gecesi Çek Cumhuriyeti ile kritik bir maç oynayacağız. Galibiyetten başka düşüncemiz yok. Ama Milli Takım'ın bu önemli maçta önemli oyuncuları olmayacak. Olmayanlar gerekçelerinde haklı mı? Yoksa alınganlıklarından dolayı mı yok?
İzlanda yenilgisinden sonra Fatih Terim basın toplantısında ne demişti: "Bazı oyuncularla ilgili hayal kırıklığı yaşadım. Burası yüzde 100 performansın verilmesi gereken bir yerdir. Veremeyenler aramızda olmaz. Ayrıca yıldızı iyi tarif etmemiz lazım. Yıldız kime deniyor? Bizde yıldız herkese deniyor. Yıldız sahada her şeyi yapan, katkı sağlayan isimdir. Yetenekleri olan isme saygı duyuyorum ama bu maçta kimseye yıldız veremeyiz.."
Bizim oyuncularımız Avrupalı oyunculara göre aşırı duygusal olduklarından dolayı zaman zaman alıngan gösterebiliyor.
Herşey iyi giderken sakatlığı "İsterse oynar" konumundaki oyuncu fedakarlık yapabiliyor. İşler kötü gittiğinde ya da başarısız bir sonuç alındığında "Kart cezalısı" durumuna düşmek ya da "Sakatlık" sendromu hemen "Mazeret" olabiliyor.
Ne yazık ki; futbolcumuz eleştirilmeyi kendini toparlama, düzenleme, yenileme adına bir uyarı olarak kabul etmiyor. Yerine ve hocaya göre tavır belirleyebiliyor. Dilerim; var olan oyuncularla Çekler ve Letonya ile yapacağımız maçları kazanabiliriz.
Kim üzerine alırsa: Rüzgar eken, fırtına biçer..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA