Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Ortadoğu'da yeni dinamikler

Suriye'de devam eden iç savaş nedeniyle Ortadoğu'daki yeni dinamikleri gözden kaçırmamak gerekiyor. Son aylarda birçok önemli gelişme oldu ve bunlar çoğu zaman olduğu gibi Türkiye'de fazlasıyla Türkiye'ye özgü bir gözlükle değerlendirildi. Mısır'daki darbe bunun en ilginç örneğiydi. Bu darbenin Mısır, bölge ve ABD açısından ne anlama geldiğini anlamak yerine, Türkiye'deki Mısır tartışması AK Parti ve askeri vesayet sistemi arasındaki kavga tartışılıyormuşçasına yapıldı.
Bölgede 4 yeni temel gelişme var. Birincisi Suriye konusunda ABDRusya yakınlaşması. Kerry'nin tesadüfen ettiği sözler sonrasında kimyasal silah diplomasisi sayesinde başlayan siyasi süreç Esad'a beklemediği bir uluslararası meşruiyet kazandırdı. Şam'ın kazançlı çıktığı bu süreç sayesinde şimdi Washington ve Moskova gene Cenevre 2 hesapları yapıyorlar. Bölgedeki ikinci önemli gelişme İran'daki yeni iktidarın ABD ile daha yapıcı gözüken bir nükleer diplomasi yürütüyor olması. Ruhani sayesinde İran şimdi yeni bir döneme girmiş gözüküyor. Ama Tahran'da ipler dini lider Hameney'in elinde. Bu nedenle İran- ABD yakınlaşmasının ne kadarı gerçek, ne kadarı kozmetik belli değil. İran somut tavizler vermedikçe bu muğlaklık devam edecek. Ancak şurası kesin: bundan bir yıl öncesine kadar konuşulan ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine hava saldırısı düzenlemesi gibi senaryolar artık hiçbir şekilde mümkün gözükmüyor.
Üçüncü önemli gelişme Suudi Arabistan ve ABD arasındaki ilişkilerin dibe vurmuş olması. Bunun iki nedeni var. Birincisi Obama yönetiminin Suriye konusundaki pasif politikası ve bombalama konusunda verdiği yanlış sinyaller. İkincisi İran-ABD yakınlaşmasının Riyad üzerinde yarattığı rahatsızlık. Aynı nedenlerle ABD'nin İsrail ile ilişkileri de bir kez daha zor bir dönemden geçiyor. "Obama'nın ipiyle kuyuya inilmez" izlenimi bölgedeki İran düşmanı her rejim için geçerli.
Bölgedeki dördüncü kritik gelişme Irak'ın patlama noktasına gelmiş olması. Dikkatler hep Suriye üzerinde olduğu için Irak'ta dökülen kan gözden kaçıyor. Ancak son aylarda Irak'ta durum o kadar kötü bir hale geldi ki, tekrar iç savaş dönemini hatırlatan bir döneme girdik. Her ay yüzlerce kişi ölüyor ülkede. Geçtiğimiz hafta Washington'a gelen Maliki, hem Obama hem de Kongre tarafından mezhepçi politikaları ve ülkeyi otoriter şekilde yönetiyor olması nedeniyle uyarıldı.
Fakat sorun sadece Maliki'de değil. Sorun bölge genelinde çok ciddi bir Sünni-Şii savaşı yaşanıyor olması. Suriye bunun en kanlı ve dengeleri değiştirici test alanı. İran ve Suudi Arabistan, Suriye üzerinden hesaplaşıyor. İran, Şam'a ve Hizbullah cephesine, hem maddi ve lojistik hem de kendi Devrim Muhafızlarıyla askeri destek veriyor. Suudi Arabistan, Körfez ve Türkiye ise Sünni cephede her kesime farklı oranlarda ve kendi önceliklerine göre askeri, lojistik ve finansal destek sağlıyor. Fakat Suriye bu Sünni-Şii cepheleşmesinde ön planda olmasına rağmen, cepheleşmenin asıl bölgesel merkez üssü Irak. Suriye'de savaşan Sünni cephe ve de özellikle radikal cephe için asıl nihai hedef Şam değil Bağdat. Yani Bağdat'a giden yol Şam'dan geçiyor. Maliki bunun farkında ve bu korkuyla yaşıyor. İran da aynı nedenle, işin ucunda Irak olduğu için, Şam'daki rejime bu ölüm- kalım savaşında büyük destek veriyor. Bu yeni bir dinamik değil ama Irak'ın patlama noktasına gelmesi yeni. Bütün bu yeni dinamikleri iyi etüt etmeden Ortadoğu'yu anlamak zor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA