Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bodrum'da keyifli günler..

YILLAR önce Sevgili Dostum Sami (Türkay) Öger Gurubu otellerinin başındayken bana Bodrum'un içindeki Marina Vista Otelini gezdirmişti. Bir butik otel. Yarımada'nın en cıvıl cıvıl, en yoğun yerinde, ama sessiz ve sakin..
Benim gibi, deniz, kum, güneşlenme ve yüzmeden nefret eden, "Su akar inek bakar" diyenlere hak verircesine, manzaraya değil insana meraklı, Ortaköy'de deniz kenarında değil, önünden durmadan insanların geçtiği yolun üzerindeki kafede oturan biri için bire bir.. Otelden çıktın mı, Bodrum'un en ünlü kordon caddesinde, hem de günün her saatinde işlek Marina'nın tam karşısındasın.. Otel önü de tam bir Bulvar kafesi zaten.. Bundan iyisi can sağlığı..
Ama bir türlü denk getiremedik.. Kentten kilometrelerce uzakta ıssız tatil köylerinde kaldım. Burada kalamadım.
Bu defa kararlıydım. Haftalar önceden Sami'yi aradım.. "Sen ayrıldın ama hâlâ hatrın vardır. Bana Marina'da yer ayırt" diye.. Ayırttı. Eski Osmanlı usulü bir yapı düşünün.. Çepe çevre binayla çevrilmiş bir kocaman avlu. Avlunun ortasında da bir kocaman yüzme havuzu.. Benim oda, havuz başında.. Çıkıyorsun odandan bir havuzbaşı kafesi.. Gölgelik. 6 tane de dev vantilatör koymuşlar ki, sıcaklığı hissetmiyorsun..
Gamze beni görür görmez kahvemi getiriyor.. Yüzenlere, güneşlenenlere baka baka kahvemi içiyorum. Bodrum'da esas eğlence şehir kulüp ve barlarında olduğu için bu oteli eğlenceye meraklı gençler tercih ediyor daha çok. Çünkü her yer yürüyüş mesafesinde.. Rahat içebilirsin, araba kullanmayacaksın çünkü. Bir gecede Taksim gibi beş yer gezebilirsin, yürüyerek.
Yani.. Anladınız.. Kahve içerken manzara da güzel..
Gamze daha ilk anda gözüme girdi..
"Ne içersiniz" diye geldi, oturunca.. "Espressonuz ne marka" dedim.. Bu soruma doğrudan yanıtı çok az almışımdır hayatta. Genelde garsonlar "Bir sorayım efendim" der giderler.. Anında "Lavazza" dedi Gamze.. Ben de "Adınız ne" dedim, anında.. Yazılmayı hak ettiği için.. Tesadüf değil.. Gamze her soruma anında yanıt verdi, hafta boyu, kimseye sormadan..
Hep söylerim.. Mesele tesis açmak değil. Bu ülkede cennet tesisler var.. Mesele işletme.. Marina'nın genç bir Genel Müdürü var.. Serdar Koç.. Babası Alman, annesi Türk.. Anne babayı alıp Türkiye'ye getirmiş. Türk ve müslüman yapmış. Didim'de bir otel açmışlar.. Yani Serdar sadece okulda değil, evinde de öğrenmiş işi.. İyi de öğrenmiş..
İkincisi Türklerle Almanların en iyi yanlarını da almış.. Misafirperverlikte tam Türk.. Otelcilikte bu çok önemli.. Çalışmada tam Alman.. Sabah erkenden işin başında.. Gece yarısı işin başında.. Nasıl başında.. Bir sabah kahvemi yudumluyorum. Bir bell boyun elinde üç çiçek sepeti.. Yeni konukların odasına götürüyor. İki elde üç aranjman. Hırpalanmadan nasıl gider?.. Baktım Serdar bir yandan fırladı. Sepetlerin birini kaptı, aldı odaya götürdü.. Genel Müdür ama bellboyun işini yapmaktan gocunmayan bir Alman..
Ayrılırken bir defter koydular önüme.. "Hayatımın en güzel Bodrum tatilini yaptım" diye yazdım. Hepsi o kadar..
Marina Vista, harika bir iş yapmış. O rezil "Her şey dahil" yok. Yatak ve kahvaltı.. Kahvaltı da nasıl kahvaltı?. Açık büfedeki her şey, çeşit çeşit peynir, çeşit çeşit zeytinden başlayarak seçme.. Kaliteli..Geri kalan her şey ücrete tabii.. Ve de 92 oda tıklım tıklım dolu.. Böyle bir ortamda oturup, gazetelerimi okumak, puromu tüttürerek o günkü program için beni alacak Nebil'i beklemek ne hoş..
Yarın sizlerle otelden çıkacağız merak etmeyin..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA