Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir hapishane filmi ki..

Hapishane filmlerini bir başka sevegelmişimdir.. Bunda babamın rolünü inkar edemem.. Babam sinema delisi değildi. Okuma meraklısıydı o.. Ama ara sıra seçer ve giderdi.. İyi çıkarsa, bize anlatmaya bayılırdı..
Defalarca dinlediğim favori filmi Ben Bir Pranga Kaçağıyım'dı. (I am a Fugutive from a Chain Gang/ 1932). Orada ayağı zincirli mahkumu canlandıran Paul Muni en sevdiği oyuncu olmuştu, bu rolle..
Sonra ben, kendi hapishane filmimi seyrettim, 1967'de.. Cool Hand Luke (Parmaklıklar Ardında). Paul Newman harikalar yaratıyordu, bir Amerikalı mahkumun anılarından yapılan filmde.. Filmi kaç kez izlediğimi hatırlamıyorum.. Hele iddia üzerine 50 lop yumurta yediği sahneyi unutmam mümkün değil..
Ardından 1978'de Midnight Express'i yaptı Amerikalılar. Kendi hapishanelerini yerin dibine sokan Hollywood, Türk hapishanelerine iltimas yapacak değildi ya.. Uyuşturucu kaçakçılığı suçundan hapse atılan ve sonra kaçmayı başaran Billy Hayes'in anılarını Oliver Stone senaryo, Alan Parker film yaptı. Müthiş filmdi, ama bir kusuru vardı. Irkçıydı. Filmde Türk olan herkes kötü, olmayanların tümü iyi insandı. Biz onun üzerine gitmedik. "Bizde böyle hapishane yok" diye ayağa kalkıp büyükelçilerimizi devreye sokarak yasaklatmak isteyince, Gece Yarısı Ekpresi'i en ünlü hapishane filmi oluverdi.
Hollywood iki yıl sonra, gene Amerikan hapishanelerini yerin dibine sokan bir film çevirdi.. Brubaker.. Bu defa harikalar yaratan Robert Redford'du.. Daha sonra da, tüm dünyada efsane olan Shawshank Redemtion (Esaretin Bedeli/ 1994) geldi.. Tim Robbins ve Morgan Freeman hem de nasıl oynadılar..
Listem böylece oluştu, kendi sıralamamla..
Cool Hand Luke, Shawshank Redemption, Midnight Express ve Brubaker.. Seyretmediğim, ama babamın anlatmalarıyla seyretmiş kadar olduğum Pranga Kaçağı listemin fazlasıydı.. Eksiği ise hiç Türk filminin olmayışı..
Şimdi bu eksik yok artık..
72. Koğuş'u izledim ve bayıldım!..
Orhan Kemal'in o yılların hapishanelerinin Türkiye'de de farklı olmadığını anlatan unutulmaz romanı üzerine kurulu film, her yönü ile başarılı..
Bir hapishanenin kadınlar ve erkekler koğuşu arasına sıkışıp kalmış, klostrofobik bir mekanda seyirciyi iki saat sürüklemek kolay değil.. Yönetmen Murat Saraçoğlu, tempoyu kaybetse de, bunu başarmış.. Müthiş sahneler de çekmiş.. Ama abartmamış. Zorlamamış.. Olaylara dışardan bakan, karışmayan bir gözlemci gibi durmuş. Asıl başarısı da burda.. O zaman inandırıcı olmuş zaten..
Filmi büyükler arasına sokan en büyük unsur oyunculuk..
Böylesine kalabalık bir kadroyu bu kadar iyi yönetmek de Saraçoğlu'nun başarıları arasında..
Ne var ki, başta Hülya Avşar, oyuncular da müthiş..
Hep söyledim, söylerim.. Hülya, Türk sinemasının değil, sinema dünyasının kayıplarından.. Bu ülkede adam gibi film az çekildiği, film yaparak para kazanmak pek de mümkün olmaz hale geldiği için, TV devrinin sanatçıları, yaşamlarını şovlar ve dizilerle geçirdiler. Sanat değerleri unutuldu gitti..
Hülya, müthiş bir Fatma tiplemesi yapıyor.. İlk defa izlediğim Songül Öden müthiş bir yetenek.. Olağanüstü oynuyor.
Yavuz Bingöl, hele de Kerem Alışık unutulmaz tipler çiziyorlar.. Filmde herkes, ama herkes çok iyi..
72. Koğuş, yılın en çok konuşulacak filmlerinden biri.. Mutlak izlemenizi tavsiye ederim.. Bir de merakım var. Alan Parker ile Oliver Stone bu filmi izleseler sormazlar mıydı acaba, "Türkler bizi niye aforoz etti" diye..

***

72. Koğuş sakinleri müdürün hapishane avlusuna sıyırıp attığı bir tavuk budu için savaşır, buz gibi beton üzerinde donmamak için birbirlerine sarılıp uyurken, kan davasından içeri düşen Laz Kaptanın (Yavuz Bingöl) annesi, oğluna 150 lira yollayınca, koğuşta hayat değişir. Yemekler, çaylar pişer.. Yataklar, yorganlar, sıcak giysiler alınır..
Ömür Gedik'i okurken güldüm.. "Annesi 150 bin lira yollar" diyor Ömür yazısında, "150 lira ile o işler biter mi" diye düşünmüş olmalı..
O yıllarda 150 bin lirayla İstanbul'da bir mahalle satın alınırdı Ömür.. 150 bin lira babamın yüz yıllık maaşıydı. 10 para ile alışveriş yapılırdı. 10 para.. Yani 1 kuruşun dörtte biri.. 5 kuruş, ilkokula yeni başlayan ağbimin haftalığıydı, Van'da..
150 lira, hele hapishane koşullarında, ye ye bitmez, servetti, 40'lı yıllarda..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA