Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İnsanlar.. Değerler.. Öncelikler..

Öncelikler konulu yazılarıma özellikle gençler "Aman devam" diye tepki veriyorlar.. "Öncelikler, ölçüdür, tartıdır" diyorum ya hep..
Birisinin size, ya da sizin ona verdiğiniz değer, önceliklerle en şaşmaz şekilde ölçülebilir, çünkü..
Hayatımın hemen her gününde örnekler önüme çıkıyor çünkü..
Bir arkadaşıma telefon ettim geçenlerde..
"Cuma gecesi, güzel bir şova gideceğiz.. Kız arkadaşını da al, bize katıl.."
"Hıncal ağbi, şov ne?.. Kız sorar şimdi" dedi..
Güldüm..
"Davet ettiğin yeri beğendirmek zorundaysan, o kız sana değil, o şova geliyor demektir.."
Abartılı geliyor değil mi?. Ama düşünün.. Derin düşünün.. Söylediniz ve "Hayır" dedi, bu ne demektir, açık değil mi?.. Oysa "Evet" derse, gerçek geliş sebebini hiç bir zaman bilemezsiniz..
Şimdi, biriyle çıkmak için.. Bir boş olacak.. İki teklif ettiğiniz şeyi beğenecek.. Üç keyfi olacak.. sa eğer, sizin onun kafanızdaki yeri o kadardır. Öncelik sıranız kadar..
Ben dostlarımı iki türlü çağırırım..
Birincisi, gayri resmi olanı.. Haber veririm.. Zamanı önemli değildir.. Son dakikada bile haber veririm.. İster gelir, ister gelmezler o zaman.. Boşlarsa, teklif hoşsa, "Evet" derler.. Yoksa "Hayır.." Bu o dediğim ölçüye girmez, pek..
İkincisi "Davet.."
İşte "Ölçü" olan odur.. Günler evvel arayıp davet ettiğim zaman kabul edilmesini beklerim..
Abartılı mı?. Gene derinden bakarsanız, hayır, değil!..
"O gün nasıl önemli bir randevum vardı, bilemezsin. Ama sen çağırdın ya.. Bitti.. İki elim kanda olsa gelirim" diye bir yanıt alırsanız, bu ne demektir, tahmin edersiniz değil mi?.
"Gelirdim ama, bir yemek sözüm var.. Başka yere gidiyorum.. O gecem dolu" diye çok makul bir yanıt geldiğinde, (ki siz de bu yanıtı çok vermişsinizdir hayatınızda) o zaman, öncelik sırasında en başta, en vazgeçilmez olmadığınız anlaşılır.
Hayır.. Ret cevabı aldığınızda, ya da verdiğinizde, ilişkinizin, dostluk, arkadaşlık, aşk, her neyse, onu bitirin demiyorum.. Öncelik sıralamasında yerinizi bilin diyorum, o kadar..
Bir arkadaşıma son dakikada haber vermiştim.. Davet değil.. Haber.. Yani, boşsan, istersen gel haberi..
"Beni çağırmana çok sevindim.. Bu gece boşum da.. Ama keyfim öyle yok ki.. Gelmeyeyim daha iyi.."
"İnsan asıl keyifsiz olduğu zamanlarda dostlarıyla olmalı.. Neşeli anlar yaşamalı.."
"Doğru mantık bu belki, ama önce bu mantığa sahip olmak gerekiyor" dedi..
Hayır, mantığa değil, önceliğe sahip olmak lazım..
Yokmuş..
Bir arkadaşımı, olaydan üç gün önce davet ettim.. Çok da güzel ve onun çok hoşuna gidecek bir geceye.. Ben güzellikleri yalnız yaşamayı sevmem.. Ne kadar paylaşırsam, o kadar güzelleşir. Bu yüzden dostlarımın, sevdiklerimin neleri sevdiklerini bilir, çağrılarımı ona göre yaparım ki, yanımda sıkıntıdan patlayan, kıpır kıpır kıpırdayan, twittere bakan, pet şişeyi kafasına diken birisi, benim keyfimin de içine etmesin. "Harika" dedi..
"Harika.."
..Ve üç gün sonra, buluşmamıza bir saat kala, telefon etti.. Bir arkadaşı birileriyle yemeğe çıkıyormuş, o da gelirse, iyi olurmuş. Yemeğe çıkacakları önemli kişilermiş..
Buyrun..
Buyrun ve bu insana, dost olarak güvenin.. Size verdiği sözün zerre kıymeti yok. Son anda bir başka davet sizi çöp kutusuna atmaya yeterli..
"Beni affet, ne olur" dedi..
Ettim.. Arkadaşlıktan affettim..
Önceliğim önemli değil. Herkesin önceliklerine saygı duyar, anlayışla karşılarım.. Ama sözüne güvenmediğim, güvenimi yitirdiğim biriyle nasıl ilişki sürdürebilirim ki?..
Onu çağıracağım ve son ana kadar dua edeceğim ki, ona daha cazip gelecek bir davet daha çıkmasın..
O kadar uzun boylu değil!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA