Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İstanbul'un kırık camları..

"Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düştü. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yaptı.
Polis bu kararlılığıyla 'Küçük müçük, bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz' dedi."
Dünkü "Kırık Cam Teorisi" başlıklı okur mektubundan bu satırları, bugün İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü için tekrar alıntıladım..
"Dünyanın iflah olmaz" denen kenti New York'u bir adamın, "Büyük" Belediye Başkanı Giuliani'nin nasıl kurtardığı kitaplara, araştırmalara konu oldu.
Ben de "Mümkünatı yok" diyenlerdendim, 1970'lerde ilk gittiğimde..
Harlem girilmez bölgeydi. Hele beyazsanız.. 42. Cadde "Hiç" girilmez bölgeydi. Uyuşturucu satışları, dünyaca ünlü seks dükkanlarının, canlı seks tiyatrolarının olduğu bu caddede yapılırdı. Polis, seks ve uyuşturucu mafyası ile sözlü anlaşma yapmıştı.. "Siz bu caddenin dışına taşmayın. Biz de buraya girmeyelim.."
New York'ta otele indik mi bize hemen bir tembihler notu verilirdi..
"Metroya günün hiç bir saatinde inmeyin.. Gece ana bulvarlar dışında sakın dolaşmayın. Yanınızda sadece 20 dolar bulundurun. Çünkü her an karşınıza bir bıçaklı çıkar. Cüzdanınızı ister. Direnirseniz, ölebilirsiniz. Hemen cüzdanı verin. İçinde 20 dolardan az varsa gene bıçaklanabilirsiniz.. Bu defa öfkelenir."
Giuliani bu kenti dönüştürmeyi başardı işte..
Nasıl..
Otoritenin geri döndüğünü göstererek ve bıkkın, bezgin, umutsuz çoğunluğu, güvenlerini, sevgilerini ve saygılarını kazanıp, yanına alarak..
İşin sırrı bu..
"Bu kentte otorite var" dedirtmek insanlara..
Sayın İstanbul Valisi ve Sayın İstanbul Emniyet Müdürü.. Bir gün, üçümüz, Taksim'de, Bağdat Caddesi'nde, Nişantaşı'nda dolaşıp insanlara soralım mı, "Bu kentte otorite, bu kentte devlet var mı" diye.. Alacakları yanıta hazırlar mı?.
"Yok" diyenler yüzde 80'in altına düşerse, her ikisinden de özür dileyeceğim.. Söz..
Yanıt "Yok" olacaktır. Kesin.. Çünkü..
İnsanoğlunun sokağa ilk adımını attığı günden itibaren devletle ilk karşılaşması trafikte olur.. Orada devleti, otoriteyi görür, hissederse, kurallara ve devlete saygılı uygar bir vatandaş olarak büyür.
Orada başıboşluğa, keyfiliğe, herkesin her kuralı hiçe sayıp cezasız kalmasına, herkesin bildiği gibi yaşamasına şahit olursa, o zaman der ki "Devlet yok.."
"Sadece trafikte değil, her alanda devlet yok" anlamına gelir bu..
Trafik onun için çok ama çok önemlidir. İnsanlar yollarda geciktikleri, tıkandıkları için değil sadece..
Devletin varlığının ölçüsüdür, o!.
Kırık Cam teorisi, trafikle başlar. Orda işledikleri suçların, hem de polislerin gözü önünde işledikleri suçların bile cezasız kaldığını gören, bilen, yaşayan bir toplumda, camlar birbiri ardına kırılmaya başlar..
Çözüm yolu, peki?.
İlk camın kırılmasına izin vermeyeceksin. Kırılanı hemen tamir ettireceksin ki, öteki camlar sağlam kalsın..
Şimdi bu nasıl başarılacak?.
Bir zamanlar bir iddiam vardı..
"İstanbul trafiğini 15 gün bana bıraksalar farkı fark ettiririm" diye.. Hala ayni iddiadayım..
Nasıl mı?.
Yarın!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA