Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

34 RJ 260'ın Nispetiye keyfi!..

Bir sivri akıllı çıktı, Tepecik Yolu- Nispetiye kavşağında sola dönüşü kaldırdı. Sola dönüşleri kaldırmayı marifet sanıyordu çünkü.. O köşede trafik ışıkları varken, sola dönüş niye yasaklanır, biri anlatsa..
Ama yıllardır bu rezillik, kimsenin umurunda olmadan sürüyor.
Tepecik Yolu'nun sonundan sola dönüş olmayınca, Etiler, Levent, Karanfil Köy, Armutlu'da yaşayan onbinlerce insan, Ulus, Arnavutköy ve Bebek'e gitmek için kavşaktan bir önceki daracık yola, sola girmek zorundalar. Sonra gene sol.. O da daracık, bir yanı otopark olan, yani durmadan girip çıkan araçlarla kesilen bir trafik. Ucu Nispetiye Caddesi'ne açılıyor ama, o kavşakta ışık yok.. Bebek için, bu defa ışıksız kavşaktan sola dönmek zorundasınız. On metre evvelki ışıklı kavşak yasak çünkü.. Ulus ve Arnavutköy yönü için de İstanbul'un en kalabalık, en yoğun caddesi Nispetiye'yi karşıdan karşıya geçmekten başka çareniz yok..
Yani önce soldan gelenler yol verecek size, sonra sağdan gelenler..
Yol vermenin nerdeyse "Ayıp" sayıldığı İstanbul'da hem de..
Durumu anlayasınız diye ayrıntı verdim..
Şimdi, 6 Mart Perşembe günü, 15.30'da bu kavşağa geldik.. Durum şöyle.. Solumuzdan gelen trafik akıyor.. Ama Akmerkez'den gelip Hisarüstü yönünde giden yol tıkalı.. Gitmiyor..
Soldan gelen uygar adammış. Beklediğimizi görünce durdu yol verdi. Aslında sadece uygarlık değil. Trafik kuralı.. Işıksız kavşaklarda geçiş hakkı önce gelenindir. İkisi ayni anda gelirse, hak ana yolda olanındır. İkisi ayni anda gelirse.. Yani bizim İstanbul efelerinin (Başta benim kendi şoförlerim. 20 yıldır anlatamadım) sandığı gibi "Ben ana yoldayım. Yol benim" diye bir kural yok..
Neyse uygar vatandaş yol verince, ilerledik. O sırada, Akmerkez'den gelen yol da kıpırdadı, bizi karşıya götürecek kavşak açıldı.. Amma velakin geçemedik..
Çünkü işte bu 34 RJ 260, önündeki trafiğin durduğunu, ilerlemesinin imkânsız olduğunu göre göre arabasını sürdü ve yolumuzu kesti. Bizim ve bizim arkamızda sıraya girip, karşıya geçecek bir dizi arabanın.. İnsafsızca, acımasızca.. Alay eder, zevk alır gibi.. "Ben gidemiyorum, sen de gitme" dercesine..
Arkamız dolu olduğu için geri gidemiyoruz.. Biz de Akmerkez yönünde akan trafiği kestik mi?. Oldu mu trafik düğüm..
Bu İstanbul'daki trafik rezaletinin en büyük sebebi aslında.. Kural var..
"Çıkamayacağın kavşağa giremezsin!." Girersen, trafiği kilitlersin çünkü..
Ama böyle bir kural olduğundan en başta İstanbul Trafik Polislerinin haberi yok..
Bir gün öğle vakti Nişantaşı kavşağına gidin, polislerin o kilit kavşaktaki acizliklerini görün..
Los Angeles'ta bu suçun cezası 1200 dolardı, ben gittiğimde.. New York'ta 800 dolar..
Bizde bedava, yol kesmek..
Durduk. 34 RJ 260'ın sürücüsünü seyrediyorum.
Bir hanım.. Bir elinde puro.. Araba kullanırken puro içiyor.. İki nefes aldı, yana uzandı. Bir kırmızı kutu.. Kola mı, enerji içeceği mi bilmem.. Onu da keyifle yudumladı..
Küçük hanım keyif yapıyor, onlarca araba onun kilitlediği trafikte beklerken..
Bu İstanbul'da trafik düzelir mi?.
Mümkün değil..
Çünkü, İstanbul trafik müdürü ne dediğimi anladıysa, şaşarım!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA