Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir Drogba yazısı nasıl yazılır?..

Size önce bir kişi ve bir olaydan söz etmem gerek ki, başlıktaki yazının tadına varın..
Kişi, köşemde sık sık alıntılar ve atıflar yaptığım bir gazeteci.. Rob Hughes..
Spor yazarı.. 1974'ten bu yana Dünya Kupası, 1988'den bu yana Olimpiyat yazıyor, yorumluyor..
Dünyanın en saygın gazetelerinden The London Times'ın Spor şefliğini yaptıktan sonra, yazarlığa geçti. Times ve Sunday Times'da 25 yıl yazdı. Şimdi The İnternational New York Times'da..
Yazıları, Türkiye dahil 180 ülkede yayınlanıyor.
Brezilya hükümeti ona en büyük devlet nişanı "Güney Haçı"nı verdi.
Gerekçe.. "Hughes, sporun görünen yüzünün çok derinliklerindeki bireysel ve ulusal amaçların farkında olan ender yazarlardan biridir."
Sporun kötüye kullanılmasına karşı acımasız olan Hughes, futbol adlı oyunun kültür ve inanç sınırlarını aşarak, politik ve ticari bir araç haline getirildiğine inanıyor.
Olay.. İkinci Dünya Savaşı'ndan bir bölüm..
Müttefikler, Hollanda üzerinden ikinci cephe açıp, oradan da Nazi Almanyası'na saldırırlarsa, savaşın çok çabuk biteceğine inanmışlardı. Askerlere "Noel'i evinizde geçireceksiniz" dediler.
Yapılan plana göre, ikinci cephenin açılması için Hollanda'yı Almanya'ya bağlayan yolun üzerindeki beş köprü ele geçirilecekti. Bu görevi Amerikan paraşüt kuvvetleri yapacaklardı.
Müttefik kuvvetleri komutanı Mareşal Montgomery, planı açıkladığında, dinleyen Generallerden biri, fikrini söyledi... "Bir köprü fazla sanırım, Mareşal!..
Plan, müttefiklerin hezimetiyle sona erdi. Olay, önce "A Bridge too far/ Uzaktaki Köprü" adıyla roman, sonra da müthiş bir film oldu. "A bridge too far" gereksiz ve imkansız hayalleri anlatmak için kullanılan bir deyime dönüştü.
İşte bu kişi, Rob Hughes, Chelsea karşısındaki Drogba'yı anlatırken, bu deyişi kullandı..
Maçın oynandığı stadın adının Stamford Bridge/ Stamford Köprüsü olduğunu hatırlarsanız, ustanın nasıl güzel bir kelime oyunu ile, gerçeği hem de tek cümleyle vurguladığını görürsünüz..
Şimdi size, Rob Hughes'ın Drogba'yı ve ötesini anlattığı The New York Times'da nerdeyse yarım sayfalık yazısından alıntılar nakledeceğim..
Bir adam ve bir maç analizi nasıl yapılır görmeniz ve lezzetli bir spor yazısı okumanız için..

***
Londra'da salı, Didier Drogba için çok uzak bir köprüydü.
Adam Chelsea'ye müthiş bir miras bırakmıştı. Takım adına 342 maçta attığı 157 golün sonuncusu.. 2012 Şampiyonlar Ligi finalinde Münih'te attığı penaltı.
Ardından veda bile etmeden ayrıldı Drogba.. Çünkü vaktinin geçmekte olduğunu biliyordu. Çin'e gitti.
Çok kalamadı. Türkiye'ye geçti. Galatasaray bir şampiyon için daha gerçek, daha güvenilir bir kulüptü, ama Avrupa'nın tepesindeki kulüpler gibi değildi, tabii.
Salı geceki Drogba, 36 yaşında bir adam olarak, fiziksel gücü de, savaşçı ruhu da yetersiz biriydi.
Artık üst düzeyde bir "Winner/ Kazanan" değildi.
2-0'lık yenilginin önemli sebebi de Galatasaray'ın futbolcu, taktik ve güven açısından Chelsea ile mücadele edecek düzeyde olmayışı idi.
Morinho, maçtan sonra gazetecilere eski futbolcusu Drogba için üzgün olduğunu söyledi.
"Eğer bir golcü iseniz, arkanızda oynayan bir takım yoksa, o zaman çok yalnız bir adamsınız, demektir. Bu gece Didier'in başına o geldi."
Hayır, Bayım.. Drogba ve Sneijder, hayli pahalı maliyetlerle Galatasaray'a liderlik etmeleri için alındılar. Büyük tecrübeleri ile genç arkadaşlarına, kendi yerel liglerinin dışında Avrupa'da nasıl mücadele edeceklerini öğreteceklerdi.
Drogba yapamazdı. Ama sadece 29 yaşında olan Sneijder de takımı kaldıracak performansı gösteremedi.
Defansın markaj hatalarına Muslera da eklenince ilk gol erken geldi. İkinci golde de Muslera'nın gol kurtarma yeteneği eksik kaldı. Ama sadece kaleciye yüklenmeyelim.
Önündeki savunma da, Mourinho'nun dediği gibi "oynamıyor"du.
Ama.. Altını çizerek "Amma.."
Bir kaç yıl önceki Drogba bunlara tahammül edemezdi. Sahada basmadık yer bırakmaz, arkadaşlarını uyarır, tahrik ve teşvik eder, liderlik yeteneğiyle takımı ayağa kaldırırdı.
Salı gecesi bunların hiçbirini yapmadı.
Öyle tembel bir hali vardı ki, oyunun son dakikalarında tam da Drogbalık bir pozisyonda önünden geçen topa bile dokunamadı ve bir kaç adımdan golü atamadı.
Özetle, Drogba'nın Stamford Bridge'e dönüşü, yaşının işaret ettiği gibi, sessizleşti ve sustu.. Ne o, ne de takım arkadaşlarından biri, 100'üncü Şampiyonlar Ligi maçını oynayan Chelsea Kalecisi Petr Cech'i tek bir kurtarış yapmaya zorlayamadılar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA