Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Politikayı bilmek ve yapabilmek..

Seçim sonu Türkiye haritalarına bakın.. Nerdeyse sapsarı.. Sahillerde ve en doğuda başka renkler var biraz hepsi o..
Bu ne demek?.
Sarı, AKP'nin rengi olduğuna göre, iktidar partisi yerel seçimleri silmiş süpürmüş demek.
Önümüzde iki seçim daha var.. Birinin kampanyası başladı bile. Ağustosta Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Gelecek yıl da genel seçimler..
Bu haritaya bakıp, o seçimleri tahmin etmek mümkün mü?.
Tahmine gerek yok. Haritaya bakan muhaliflerin yüzleri, harita renginde.. Sapsarı..
Peki, bu ülkede seçmenin durumu, nerdeyse 12 yıldan beri, üç aşağı beş yukarı bu olduğuna göre, yapacak bir şey yok mu?.
Var!..
Bir defa, bu niye hep böyle oluyor ona bakmak gerek.. Haritayı sarıya boyayan aslında bir parti değil, bir lider. Ülkesini, insanını iyi biliyor. Politikayı daha da iyi biliyor.
Politika ne?.
Herkes bilir ama, özetleyeyim. Polis şehir demek eski Yunan'da.. Eski Yunan'da şehir, devlet demek zaten. Politika, polisi yönetme sanatı.. Giderek, polis yönetimini, yani seçimleri kazanma sanatını da içeriyor anlam. Yani önce sana seçimi kazandıracak bir politikan olacak, sonra da başına geçtiğin şehri, devleti en iyi şekilde yönetecek politikayı güdebileceksin ki gelecek seçimi de kazanabilesin.
Şimdi bu minik açıklamayı bir kenara koyun ve bakın bakalım, bu seçimde Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalifleri, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli politika biliyorlar mı?.
Bilmiyorlar..
Sıralayayım.
1. Bütün hesaplarını tapeler üzerine kurdular. Ve Belediye seçimlerine değil, Tayyip Erdoğan'ı politika sahnesinden kaldırmaya soyundular. Bilmedikleri, bu seçmenin. Demokrasi bu ülkeye geldiği günden beri, bu tür dosyalara zerre itibar etmediği, inandığı peşinden gittiği lideri, ekonomik durumunda büyük bir sarsıntı, mesela devalüasyon olmadığı sürece terk etmediğiydi. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin yanlış taktikleri, oyunu zaten en güçlü olduğu alanda oynamak isteyen AKP Liderinin ekmeğine yağ sürdü.
2. Seçmenin en istediği şey, huzur ve istikrar.. CHP ve MHP "Seçim, politik mücadele başka, ülkenin gelişmesi, halkın refahı başka" görünümü sergilediler mi?. En canlı örnek.. Anayasa Komisyonu.. Bu komisyondan, yepyeni ve çok şey değiştirecek bir Anayasa çıkabilir, 1980'nin anti demokratik anayasası değişebilirdi. Anayasa Komisyonundan iş çıkması, ancak uzlaşma ile mümkündü. Anayasa üçte iki çoğunluk demekti. Görüşleri bu kadar ayrı partilerin, ayrı ayrı, belli ölçülerde ödün vermeleri şarttı ki uzlaşma olsun. Mevcut Anayasa iktidarda kim varsa ona hizmet üzere hazırlandığından, değişmesinden en çok yarar görecekler kimdi?. Muhalefet.. O zaman asıl uzlaşmaya yanaşması gerekenler kimlerdi?. CHP ve MHP.. Onlar mızıkçılık yaptılar oysa.. Anayasa çalışmaları kadük kaldı. Millet "Bunlar uyumsuz" dedi.
3. CHP ve MHP liderleri, son yıllarda giderek artan bir hızla Recep Tayyip Erdoğan'ı gündem değiştirmekle suçladılar. Diyelim öyle. Erdoğan kendisi için en sıkıntılı günlerde gündemi değiştirmek için bir eylem yapıyor. Peki.. Tamam.. Ya sen ne yapıyorsun?. Sazan gibi, o "Yapay" dediğin gündeme balıklama dalıyorsun. Değiştirme efendi.. Kendi gündemini sürdür. Rakibinin attığı oltaya takılma.. Bakın Erdoğan 12 yıldır iktidarda ve 12 yıldır gündem değiştiriyor öyle mi?. Peki bana, CHP ve MHP liderlerinin değiştirdikleri bir gündem örneği verir misiniz?. Engel olan mı var?. Senin elin armut mu topluyor?.
4. Muhalif ikilinin Erdoğan'a yönelik en büyük siyasi ithamları "Diktatör" oldu. Diyelim haklıydılar. Diyelim, bu ülke demokratsa, diktatör lider değişmeliydi. Peki bu ithamı yapanların kendileri ne?. Parti içi demokrasi CHP ve MHP'de var mı?. Örneğin son seçimlerde, yerel parti üyeleri mi belirledi, adayları, yoksa merkezde oturan genel başkanın keyfi mı?. İlçelerine, ülkelerine ve partilerine on yıldır, on beş yıldır başarı ile hizmet eden ve parti oylarını arttıran mevcut başkanları bir kalemde çöpe atıp, yerlerine, kimselerin adlarını bile bilmediği kişileri koyanlar, bizzat Erdoğan'a "Diktatör" diyenler değil mi?. Kendi partilerine demokrasiyi getirmek için parmak oynatmayan, her şeyi keyiflerine göre yapanların, başkalarına diktatör deme hakları olabilir mi?. O zaman seçmen, denediği, alıştığı aslı varken, kopyasına oy verip niye riske girsin ki?.
Bir sahneyi hatırlayın.. Kılıçdaroğlu gurupta konuşurken, bir, tek bir kişi bir eleştirel ses yükseltmişti. Kılıçdaroğlu nasıl öfkeyle "Başkanın sözünü kesen bu küstahı alın burdan" diye bağırıp attırmıştı, fikrini ifade eden CHP'liyi.. "Ordan söyleme, kimse duymaz. Gel burda kürsüde konuş, ben de cevap vereyim, verebileyim. Bak canlı yayındayız, tüm Türkiye bizi dinlesin" dese, diyebilse, demokrasi tarihine geçerdi. Bugün hâlâ anlatılırdı. Oysa CHP Lideri "Ama biz Osmanlı Bankasıyız" dedirtti millete..
5. Geçmiş seçimlerde alınan oylar belliydi. Bu seçim öncesi yapılan anketler de aşağı yukarı ayni durumları işaret ediyordu. O zaman sarıları değiştirmenin yolu neydi?. İş birliği yapmak.. Bugün MHP ile CHP'nin oylarını üst üste koyup tasnif yapın ve ortaya çıkan haritayı boyayın bakalım, böyle sapsarı olacak mı?.
CHP ile MHP'nin ilkeleri, inançları, hedefleri arasında çok büyük farklar var.. Bunlar anlaşmaya, seçimde işbirliği yapmaya yanaşırlar mı?.
"Yanaşmazlar" değil mi?.
Yahu, Pensilvanya'daki adamla anlaşanlar, anlaşabilenler, iktidarı devirmek için laik cumhuriyetin bütün ilkeleriyle ters düşünen adamdan medet umanlar bunlar değil mi?.
Devlete sızmış, emniyeti, yargıyı ele geçirmiş, bu ülkenin en önde gelen aydınlarını, en değerli komutanlarını senelerce hapislerde süründürmüş bir garip güçle işbirliği yapacaksın, ama kendin gibi, laik, demokrat bir parti ile yapmayacaksın. Bunun adı da politika olacak öyle mi?.
İnsanı güldürmeyin.
Bakın, sapsarı Anadolu haritasının sebebi belli..
Bir tarafta karizmatik bir lider var. Karizmatik Liderler ülkesinde Karizmatik Lider hem de. Politikayı iyi biliyor. Halkın nabzını nerden, nasıl tutacağını iyi biliyor. Güçlü olduğu yeri biliyor. Oyunu güçlü olduğu yerde oynamayı biliyor. Yani politikayı biliyor.
Öbür tarafta, kaybede kaybede başı dönmüş, aslında yıllar önce istifa edip politikadan çekilmesi gereken biri ve asla asla gelmesi mümkün olmayan makamına bir kaset skandalı sonunda apar topar oturtulmuş, karizması olmayan, politikayı hiç bilmeyen biri daha..
Şimdi, bu tarafla, öbür taraf, bu koşullarda iki defa daha değil, on defa seçime girseler ne olur?.
Oluru söyleyeyim..
Ben sabah 10'da oyumu kullanır, akşam onda da, aynen bu seçimde yaptığım gibi, bir tek televizyona bile bakmadan yatar uyurum.
Sabah, kapıdan gazetemi alıp manşete baktığımda da "Böyle olacağı belliydi" der, geçerim!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA