Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İzlanda'ya Terim yenildi. Çekleri Terim yenmeli!.

İzlanda'ya 3-0 yenilgi nerden bakarsanız bakın bir hezimettir. Fransa 2016 elemelerine İzlanda'ya 3-0 yenilerek başlamak, 2008 yılından beri Avrupa ve Dünya Kupası finallerinde görünemeyen Türkiye için hiç de ümit verici değildir.
Bir defa bunun adını koyalım..
İkincisi.. Bizi 3-0 da değil, nerdeyse 5, 6-0 yenebilecek fırsatları kaçıran, son dakikalarda ise adeta gol atmamak için vakit öldüren İzlanda, ahım, şahım bir takım değildir. Onun da adını koyalım.
İki takımın, Avrupa ve Dünya'daki yerlerini hatırlayalım mı?.
2016 Fransa elemeleri kuralarına Türkiye üçüncü torbadan girdi.. Ayni torbadaki diğer takımlar şöyleydi..
Polonya, Avusturya, İsrail, Slovakya, Slovenya, Romanya, Norveç, Sırbistan.
İzlanda ise 5'inci torbadaydı. Yanındakiler de şöyle..
İzlanda, Gürcistan, Moldova, Kıbrıs, Makedonya, Litvanya, K. İrlanda, Azerbaycan, Arnavutluk.
Mukayese edin torbaları.. Farkı görürsünüz.
2014 Dünya Kupası Avrupa elemeleri kuralarına da bakalım..
FİFA listesinde 24. sırada olan Türkiye ikinci, 121'inci sırada olan İzlanda ise altıncı torbada yer alıyorlardı.
FİFA ve UEFA'nın bu son değerlendirmeleri iki ülke arasındaki kalite farkını çok net ortaya koyar.
Biz, Avrupa'nın en alt sıralarından bir takım önünde hezimetten kurtulduk. Gerçek budur. İzlanda'yı büyütmeye kalkanlara bir sorum var..
Bu İzlanda'dan kimi alır da, kendi tuttuğunuz takımda, mesela, Fener'de, Galatasaray'da, Beşiktaş'ta kimin yerine koyardınız?.
Bu takım oyuncularının hemen hepsi Avrupa'da oynuyor. Ama oynadıkları en iyi takım, İngiliz Liginden Swensea!.. Bu takımı bilen kaç kişi var içinizde..
İşte biz bu takım önünde beş, altı farklı bir yenilgiden kurtulduk.
Bir defa bu gerçeği kabul edelim. Tamam mı?.
Şimdi, bu hezimetin sorumlusu kim?.
Aramaya gerek yok. Karşımızda duruyor. Fatih Hocam..
Yaptığı her ama her şey, A'dan Z'ye yanlıştı bu defa..
Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük iki hocadan biridir, doğru. Tartışmam bile.. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz..
2000 yılında, Avrupa'nın en iyi liglerinin en iyi takımlarını ikişer ikişer yenerek (İtalya, Almanya, İngiltere, İspanya) kura, şans, falan değil, bilek hakkı ile UEFA Şampiyonu olan takım, onundur. Süper Kupayı onun yarattığı takım almıştır. Onun iskeletini kurduğu milli takım 2002'de Dünya Üçüncüsü olmuştur. Daha ne olsun?.
Ne var ki, bu defa Fatih Hocam, kendi büyüklüğüne yenildi.
Kendisine o kadar güveniyordu ki, sahaya tutarsa Dünya Futbol Tarihine "Fatih Terim" adıyla geçecek bir yepyeni taktikle çıktı.
Mustafa Denizli Hocam dahil, sahada oynadığımız futbolu, bilinen 3-4-3 diye yorumladı herkes..
Oysa Türkiye 3-6-1 oynadı.. Daha önce oynanmayan bir oyun taktiği.. Bir ilk!..
Üç savunma.. Altı orta saha adamı ve 1 forvet..
Futbolda orta sahanın önemi ortaya çıkınca, Galatasaray'da da çalışan ünlü hoca İviç, 3-5- 2'yi ortaya atmış, başlangıçta çok ilgi çekmiş, pek çok takım böyle oynar olmuştu. Ama bu futbolun gerektirdiği, olağanüstü yetenekli (Popescu örneği) liberolar tarlada yetişmediği için, zaman içinde taktikten vaz geçilmişti. Öyleki, hem de elinde Popescu'nun kendisi varken, Fatih Terim, dörtlü savunma, yani tandeme dönüp Avrupa Şampiyonu olmuşken, şimdi ayni Terim, İviç'i de geride bırakıyor, sadece savunmadan değil, hücumdan da bir adam eksiltip, orta alanı 6'lıyordu..
"Orta sahaya hakim olan, oyuna hakim olur" düşüncesiydi, hareket noktası..
Ne var ki, bu "İlk" Danimarka maçında yarım devrelik bir denemeyle İzlanda maçının oyun tarzı oldu.
Hayatlarında böyle futbol oynamamış oyuncular 45 dakikalık bir deneme ile, Avrupa Kupası eleme maçına nasıl çıkardı peki?.
Hoca Fatih Terim kadar kendisine güvenen ve İzlanda'yı "Nasılsa yenerim" diyen birisi olursa, olurdu, ancak..
Hoca, dünya futbolunda devrim yapacak taktiğini, "Kolay Lokma" İzlanda önünde deniyordu yani, Avrupa Kupası eleme maçı oynadığını unutup.
Şimdi bu taktik için seçtiği futbolculara bakalım.. Onlar ne kadar doğruydu peki?.
Terim, kim ne derse desin ülkenin şu anda en iyi ve en deneyimli kalecisi Volkan'ı kadroya bile almadı.. "3 maç ceza aldı da ondan" dediler.. Palavra.. Terim'in o taraklarda zerre bezi olmadığını, geriye dönüp biraz bakanlar bilir..
Riera'yı soyunma odasında döven Melo'yu baş tacı yapmadı mı?. Daha eskiye dönün.. Emre, Şenes Erzik olmasa, bizi nerdeyse UEFA'dan kovduracaktı, İsviçre maçında yaptıklarıyla. Onu hem de Milli Takım kaptanı yaparak ödüllendirmedi mi?.
İzlanda maçında sahaya kaptan çıkan Emre'nin, kaptanlık bandının hemen üstünde, UEFA'nın logosu yer alıyordu, üzerinde "Respect/ Saygı" yazan. UEFA ve FİFA son iki yıl, ırkçılığa büyük savaş açmışlardı. Ve bir UEFA maçına kolunda "Respect" logosu ile çıkan Türk Milli Takımı kaptanı daha 3 ay önce ırkçılıktan 3 ay hapse mahkum olmuştu.. 17 Haziran tarihli karar şöyle diyordu..
"Belözoğlu'nun Zokora'ya teninin rengini hedef alarak, teninin renginden dolayı aşağılamak ve rencide etmek amacı ile bu lafı söylediği, spor alanında din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözetilerek hakaret suçunu işlediği kabul olunmuştur."
Şimdi bu Emre'yi hem de kaptan yapan Terim'in Volkan'ı "Sportmenlik dışı eylem ve söylemleri" diye çağırmaması mümkün müydü?.
İzlanda, 5-6 gol atardı en az ama, Volkan'a tercih edilen kalecimiz de "Yenmez iki gol" yemişti.
Ön liberoda çok çok iyi olan Mehmet Topal, üçlü savunmanın ortasında 3-5-2 liberosu ile, klasik stoper arası bir oyun düzeni içinde allak bullak oldu, kendi futbolunu da unuttu. O parlak Topal'ın yerine, hata üstüne hata yapan biri geldi.
Orta altılının sağında ve solundaki son yılın en başarılı oyuncuları Gökhan ve Caner, hiç yapmadıkları yeni bir görevle sahaya çıkınca şaşkınları oynadılar. Gökhan'ın oynadığı kanadın bu kadar delik deşik olduğu bir maç daha hatırlamıyorum. Caner ise, duran toplar dışında sahada yoktu adeta.. Hücumda da yoktu, savunmada da.. Gökhan gibi..
İçerdeki dört kişinin oraya nasıl seçildiklerini anlamak mümkün değil.. Emre de, Selçuk da bir yıldır kayıpları oynuyorlar. Takımlarına zerre hayırları yokken, Terim onlardan Milli Takım'da ne bekledi acaba..,
İki kenarda Gökhan ve Caner varken, onların üstüne düşmemek için içeri kayan Arda ve Olcan seçimleri de tartışılır. Olcan, Galatasaray'da oynar mı, ben emin değilim. Prandelli hiç değil. İlk maçta ilk 11'e bile koymadı. Terim Olcan'da ne buluyor acaba?.
Uzun zamandır sakatlıklar yüzünden antrenman bile yapmayan Arda'yı, on adamı tıkır tıkır işleyen bir takım taşıyabilir. Ama sahada öyle bir takım var ki, bekliyor, Arda onları taşısın.. Olacak şey mi?:
..Ve ilerde tek başına Burak!..
Fatih Terim gibi bir futbol bilgini, Burak'ı ilerde tek forvet oynatmanın, takımı daha sahaya çıkarken 10 kişi bırakmak olduğunu nasıl görmez, nasıl bilmez?.
Bu sezon Galatasaray'ın hazırlık maçları dahil, bir tekinde Burak var mıydı?.
Biz Prandelli'ye "Burak'ı ziyan etme. Bitirme. Öldürme.. Onu, Terim gibi çift forvet oynat" derken, Terim'in kendisi, Prandelli gibi tek forvet oynatmaz mı?.
Senin elinde hele Mustafa Pektemek gibi, 2014 yılının en parlak forveti, ilerde en iyi bastıran adamı varken, "İlerde bastıracağız" diye sahaya çıkardığın takımda Burak'ı tek bırakmanın anlamı nedir?.
Ve gelelim oyuna.. UEFA ve FİFA torbalarına bakarsak, Avrupa'nın beşinci, altıncı sınıf takımları arasında yer alan İzlanda topu kapar kapmaz, yıldırım gibi paslarla, fırtına gibi çıkar ve bizim şaşkın savunmayı her defasında eksik yakalayıp gafil avlarken, biz ne yapıyorduk?.
Fatih Terim'in Türk futboluna en kötü armağanı, hazırlık paslarını.. O lanet yan ve geri paslar.. Sorumluluk almayan orta saha adamlarının istatistiklere "İyi Pas" diye geçen ama oyunu zerre geliştirmeyip vakit öldüren ve rakip savunmaya kontratak pozisyonlarında bile, geriye dönme, adamlarını ve bölgelerini alma, kademeye girme "Altın" zamanını armağan eden, kendi sahamızda, kendimizi zehirleyen bekleyişin adı "Hazırlık" oluyor.. Hezimete hazırlık herhalde..
Özet..
Oyun taktiği resmen kumar.. Seçilen oyuncular yanlış. Oynanan oyun, zayıf rakibin ekmeğine yağ sürme..
Yani.. Sahada doğru olan tek, ama tek şey yok!..
Şimdi Sevgili Dostum Fatih Terim'den dileğim şu..
Maçın bandını alsın, bir odaya kapansın ve tekrar tekrar izlesin. Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük hocalardan biri, belki de birincisi olarak en iyi eleştiriyi, en doğru değerlendirmeyi gene kendisi yapacaktır.
2016'da Fransa'da olabilmek için, 10 Ekim'de, Hollanda'yı yenen Çek Cumhuriyeti'ni ülkemizde mutlak yenmek zorundayız.
Vakit dar.. Düzeltilmesi gereken şey çok.. Ama tedavi için, önce doğru teşhis gerek.
Fatih Terim bu teşhisi en iyi koyabilecek uzmandır. Yeter ki, hiçbir peşin hüküm taşımadan, sempati, antipati, hiçbir duygusallığa kapılmadan, İzlanda maçını tam bir tarafsızlıkla izlesin. Çek maçının kadrosunu, taktiğini ve oyun şeklini öyle belirlesin.
İzlanda
maçını Fatih Terim kaybetti.
Aynı Fatih Terim, Çek maçını kazanacak güçtedir ve zorundadır.
Hem Türkiye için, hem de geleceğe yönelik kendi planlarını gerçekleştirebilmek için kazanmak zorundadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA