Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

8 Saniye.. Önce seyredin.. Sonra düşünün..

Ömer Faruk Sorak, gene güzel bir film yapmış.. Sınav ve Aşk Tesadüfleri Sever'e de bayılmıştım, finallerine itiraz ederek.. Yılmaz Erdoğan'la yaptıkları Vizontele efsane oldu zaten, kayda bile gerek yok..
8 Saniye onun aylardır merakla beklediğim filmiydi.
Özel gösterim yaptı, dostlarına.. Gitmedim. Galalara zaten gitmem.. Sinemaya gittim.. Sinemaseverlerle bir arada izlemek için.. İstinye Park'ta salon tamamına yakın doluydu, 13.30 gibi erken bir seans olmasına rağmen. Sordum sinemaların yöneticisi Serdar'a.. "Çok iyi iş yapıyor" dedi.
Film başlayınca niye iş yaptığını da anladım.. İlk yarım saat dolarken Sorak'ı arayıp "Harikalar yaratmışsın" demek geldi içimden.. Öyle çarpıcı girmişti filme..
Bittiğindeki fikrim ise "Çok güzel"e dönüştü..
Sebep?..
Sebep, kurgu.. Sinemada yönetmen kadar, kurgucu da önemlidir. Pek çok ünlü yönetmenin montajdan gelmesi boşuna değil..
"Editör"dür uluslararası adı.. Tıpkı bizim gazetelerdeki gibi.. "Edit etmek"ten gelir.. Edit etmek de "Kesmek" demektir..
Biz yazarlar, yazımızın en iyi olduğunu düşünür editöre yollarız. Bizim için her kelime şarttır, cümle değil. Öyle olmasa niye koyalım ki, yazımıza, bile bile.. Yönetmen için de öyledir. Kendince en iyisini yapar o da.. Tek kare fazlası yoktur filminde... Oysa, o işi onun kadar bilen birisi, daha başka bakar esere.. Daha objektif bakar.. O yönetmen gibi değil, seyirci gibi bakar. İtiraz eder, kavga eder.. Ama sonunda makası vurur.
Erdinç Sözen, Sorak'la pek kavga edememiş sanki. Ben olsam ederdim..
Bence film, 120 dakika olarak uzun.. En, ama en az 15 dakikası kesilebilirdi. Yarım saat kesilse, muhteşem olurdu.
Rüyalar, dönüşler, rüyalar, dönüşler.. Biraz fazla tekrar gibi geldi, bana da, çıkarken konuşabildiğim seyircilere de..
Sorak, rüya sahnelerinde bir de "Slow Motion" tekniğine başvurunca, o sahneler bir de çok yavaş ilerleyince, "Tekrar" hissi daha çok doluyor insanın içine..
Ayrıca niye slow motion..
Filmin kahramanı Esra (Esra İnal kendini oynuyor) rüya ile gerçeği ayırt edemiyor.. Biz de ayırt edemesek daha çarpıcı olmaz mıydı?. Hangisi rüya, hangisi gerçek?.
Gerçekte de öyle değil mi zaten.. Bu yaşadığımız hayat gerçek mi acaba?. Yoksa gerçek hayatımız başka yerlerde de, orada rüyaya dalınca, kendimizi bu dünyada mı buluyoruz. Ölüm, rüyadan uyanmak mıdır?. Niye rüyamızda hiç öldüğümüzü görmeyiz?. Niye tam ölüm anında uyanırız dehşet içinde?.
8 Saniye, bir uzay zaman ölçüsü.. Bizim 8 saniyemiz değil.
Dünya güneşin etrafında 1 yılda dönüyor. 365 günde. 365 tane 24 saatte. 365x24x60 dakika ya da, 365x24x60x60 yani, 31 milyon 536 bin saniyede.. Bu zaman ölçümü içinde ortalama ömrümüz, 70, 80 yıl falan..
Güneş de içinde olduğumuz Samanyolu Galaksisi içinde aynen dünyamız gibi tur atıyor. Bir turu 255 milyon dünya yılı..
Ömrümüzü, dünya yılına değil, güneş yılına göre hesaplasak, süresi 8 güneş saniyesi olacak topu topu..
Göreceliğe bakar mısınız?.
Bütün bu yaşadığımız felaketler, savaşlar, cinayetler, ya da tersine, mutluluklar, aşklar, zenginlikler, her şeye sahip olmaların hepsi 8 saniye için..
Güneşten bize bakanın umurunda mı?.
Kumsala uzanmışız. Kumları avuçluyoruz. Bir kum tanesine yapışmış bakterinin yaşamı, ömrü, ölümü umurumuzda mı?. Geçiniz haberimiz mi var..
Andromeda Takım Yıldızlarının ortasındaki güneş ne kadar büyük bilir misiniz?.
Dünyamızı o yıldıza taşısak, o yıldızın denizin kenarında bir kum tanesi olur dünyamız.. Orada yaşayan biri varsa, deniz kenarında uzanırken, dünyamız gözüne kaçabilir, bir avuç su alır, çalkar gözünü..
Peki biz?. Gözüne dünya kaçan adam için biz bakteri bile değiliz dostlar..
İşte evren bu..
Bir de kuantum fiziği var.. İnsan her an her yerde olabilir.. İki ayrı yerde, iki ayrı tarihte..
Ömer Faruk'un filminde Esra işte o.. Paralel iki yaşamı var.. Biri rüya, biri gerçek..
Sardı değil mi?.
Film de saracak.. Esra İnal iyi oyuncu. Kısa rolleri olan Yılmaz Erdoğan ve Salih Kalyon dışındakileri pek tanımıyorum. Esra'ya önce rüyalarında, sonra gerçek hayatta yol gösteren Meksikalı Filozof/ Guru Don Miguel Ruiz (Kitabı Türkçe de yayınlanmış, dün bizim Ayşe yazdı.) dahil, herkes iyi oynuyor. Çünkü Sorak, oyuncu yönetiminde de müthiştir.
Müziklere ayrıca bayıldım..
8 Saniye, 100 yıllık Türk sinemasının önemli filmlerinden biri oldu, bence..
Önce görmelisiniz. Sonra nasılsa uzun uzun düşüneceksiniz..
(Bu arada, filmin filozofu Meksikalı'ya paralel bir Japon'u yazmıştım 1999'da.. O yazı da köşemde, mukayese etmeniz için..)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA