Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İrem'in harika Fas deneyimi..

Genç asistanım İrem Sayın, artık İngiltere'de okuyor. Oradaki arkadaşlarıyla bir yaz programı yapmışlar.
Casablanca'ya uçtu ve bir Fas ilkokulunun öğrencileri ile buluştular.. Çok heyecanlandım..
İlkbaharda bir BBC belgeseli izlemiştim..
Okulu yaşamla birleştiren öğrencilerin çalışmalarını anlatıyordu.
Bir gurup öğrenci Tayland'a gitmişlerdi.
Bir fil çiftliğinde 44 file baktılar, 15 gün..
Bir başkası, Norveç'te bir uzay İstasyonunda geçirmişlerdi iki haftalarını ve daha neler neler.. "Aktif dinlenme" diyorlardı, bilim adamları buna.. İşte İrem, bir benzerini yapıyordu şimdi.. Heyecanlandım. "Yazacaksın" dedim.. Yazdı, İroş!..

***

İngiltere'nin bana kattığı artılardan biri orda edindiğim farklı ülkelerden arkadaşlar...
En yakınlarından birkaçı Faslı. Tanışmadan önce Fas kültürü hakkında hiç bir fikrim yoktu ama herkes gibi ön yargılarım vardı.
Çok tutucu Müslüman olduklarını düşünüyordum mesela... Ama bir gördüm ki bizim kadar modernler, istediklerini giyiyorlar, konuşuyorlar, geceleri çıkıyorlar, eğleniyorlar.
Nasıl ki Türkiye'de her yer aynı değil, Fas da öyle... Bazı sokaklarında bir kız olarak pantolon t-shirt giymeye korkarsın, bazı yerlerde mini ile gezersin..
Fas'ın güzelliklerini es geçmemek lazım.
Eğer sörf tutkunuysanız Casablanca'nın okyanus kıyısında doyasıya sörf yapabilirsiniz.
Sonrasında sahildeki kafelerde yemek yiyip, geleneksel pazarında turistik alışveriş yapıp, ya da Kral'ın yeni yapılan camisini gezip akşam da gece kulüplerine geçebilirsiniz.
Yani Casablanca, gerçekten sosyal hayatı olan bir şehir, sadece orayı bilen birileriyle dolaşmak çok daha keyifli olur..
Yemekleri damak tadımıza çok uygun.
Fas'a özgü "Tajin"e bayıldım.. Özel baharatlarla bir nevi güveçte tavuk..
Geçen haftamı Fas'taki gönüllülük organizasyonu için bir ilkokulun yaz kampında geçirdim. 4-12 yaş arası birbirinden zeki fakat durumları pek iyi olmayan çocuklarla hayatımın, abartmıyorum en güzel haftalarından birini yaşadım. O çocukların bizden yani gönüllülerden beklediği tek şey sevgimiz ve ilgimizdi. Okulun kapısından girdiğimiz anda üstümüze atlıyorlar, gidene kadar bırakmıyorlardı.
Çocuklara önceden hazırladığımız programları uygulattık. Kurabiye yapmak olsun, dans dersleri vermek, şarkılar öğretmek, tiyatro, resim yaptırmak, Türk kültürünü ve şehirlerini tanıtmak, İngilizce, Fransızca öğretmek bunlardan sadece birkaçı...
Bir haftada hayatımda edinemeyeceğim kadar küçük kardeş edindim. Aynı anda biri saçımı örüyordu, biri resim yapmak için kolumdan çekiştirirken, kucağımda oturanı itekleyip yerine oturmak isteyeni sakinleştirmek pek kolay olmuyordu..
Hepsine hediye ettiğim küçük nazar boncuklu bilezikleri görünce o gözlerindeki parlama ve boynuma atlayıp "Şükran!" diye teşekkürlerini unutmam mümkün değil..
Kaç kere gözlerimin yaşlanmasını engellemeye çalıştım, bilemezsiniz.. Ama son gün vedalaşırken, onlar tüm hafta öğrendiklerini ailelerine sunarlarken ve bize teşekkür ederlerken, artık tutamadım.
Annelerden biri geldi ve bana dedi ki "Tüm gün neler yaptırıyordunuz bilmiyorum ama eve geldiğinde bir anlatmaya başlıyordu, uyutamıyorduk.. Şüphesiz ki çok mutlu..
Çok teşekkür ederiz."
İşte ben bunu duydum ya, bana dünyalar verildi.
Dönüş uçağımda "Bunu Türkiye'de de yapmalıyız" diye düşündüm durdum. Hem yurtdışından arkadaşlarım da çok istiyorlar.
Böyle etkinlikler yapan yaz okulları var mı o konuda pek bir bilgim yok ama benimle aynı düşünceleri paylaşan birileri varsa bir araya gelelim.. iremsayin@yahoo.com.tr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA