Ankara'da yaşadığım ve atletizmi içinden izlediğim yıllarda en sevdiğim atletler en iyi dostlar arasındaydı Mehmet Yurdadön.. İmkansızlıklar içinde harikalar yaratan doğulu bir delikanlıydı.
İstanbul'a taşınınca koptuk.. Yıllardır haber alamıyordum. Geçen hafta sonu Sözcü Spor'un manşetinde gördüm adını..
"Ölüm her an ensemizdeydi" demiş.
Efendim 1984 Los Angeles oyunlarında Asala tehditleri yüzünden morali bozulmuş, Maraton yarışını kazanacakken, bu yüzden yarıda bırakmış..
Sevgili Mehmet, Los Angeles Türk gazetecisi kaynıyordu. Cumhuriyet bile üç kişi yollamıştı. Hürol Bilal, ben ve de bir foto muhabiri.. Herkes atlatma haber peşinde koşuyordu. Asparagasları ile ünlü bir meslektaşımız hatta Eyüp Can'ın boks yaptığı salonun bir kenarına bir çanta bırakıp, bomba ihbarı yapmış ve resimleriyle haber (!) geçmişti. Böyle bir ortamda, senin gerçek hikayen, yeri yerinden oynatmaz mı?. Neden haberimiz olmadı da, şimdi 8 olimpiyat yani 32 yıl sonra bu konuyu ortaya atıyorsun?.
Asala Los Angeles'ta vardı, o yıllarda tamam.. Ama Amerikan hükümeti kaç bin Ermeni'yi "Her ihtimale karşı" diye, Olimpiyatlar bitene kadar eyalet sınırları dışına sürmüş, şüpheli olanları yakın takibe almıştı, bilir misin?
Türk kafilesinin UCLA kampüsü içinde kaldığı yer, Amerikan Başkanı'nın korunduğu düzeyde, koruma altındaydı.
15 gün boyunca, yığınla Türk gazetecisi o kentin sokaklarında tek koruma olmadan ve yakamızda Türk bayrağı ile dolaştık. Tek vukuat olmadı.
Bursalı bir meslektaş rahatsızlandı. Hastaneye götürdüm. İngilizce bilmiyor diye, Türkçe bilen bir hemşire verdiler. 60 yaşlarında İstanbul göçmeni bir Ermeni kadınıydı.
Yapma Mehmet!..
