Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Netflix bir gerçektir!.

Bir kıyamettir gidiyor..
Efendim, Yılmaz Erdoğan, Organize İşler /Sazan Sarmalı filmini, vizyondayken Netflix'e de satmış.
İşi "Yılmaz Erdoğan dolandırıcılık yaptı.
Seyircisini ve diğer yapımcıları 'Sazan' durumuna düşürdü"ye kadar vardırmasalar, gülüp geçecektim.
Şimdi bakalım, o kadar uzun boylu mu, değil mi?.
Bunun için de önce Netflix'i iyi bilmek gerek.
Netflix bir gerçektir arkadaşlar..
Yaşamımızın her dalına çok hızlı ve çok yoğun şekilde giren "Ekran Dünyası"nın gerçeği.. Televizyon, bilgisayar, ipad, iphone, hatta kol saatlerimize dek ekran ..
Dijital gazeteleri önleyebildik mi?. Dünya önleyebildi mi?. Ama gazeteler hâlâ var..
Peki, çıktığı zaman "Sinema salonlarını bitirir" diyen televizyonun hem de nasıl yayılması Sinema'yı öldürdü mü?. Bakın bakalım, her AVM'de kaç salon var?. Sinemasız AVM yaşamıyor yahu!.
Netflix de bir sinema gerçeği..
Perdede değil, ekranda film.. Bunun önüne geçmek mümkün değil bir, gerek de yok, iki..
Çünkü Netflix, maddi imkanları sınırlı, küçük, bağımsız yapımcılara, hele de, gişe yapma ihtimali çok düşük, sanat filmlerine kollarını açan bir ortam..
2017'de Cannes Film Festivali yöneticileri "Geleneksel sinemaya darbe vurur" diye, Netflix için yapılan filmleri boykot ettiler.
2018'de ise, Cannes'ı boykot eden Netflix oldu. Alfonso Cuaron'un filmini Cannes'a değil, Venedik'e yolladılar. Altın Aslan aldı.
Alfonso Cuaron'un Netflix filmi, Roma..
Oscar'a başta, hem En İyi Film, hem de En İyi Yabancı Film olmak üzere 10 dalda aday olan Roma.. Bugüne dek, katıldığı yarışmalarda tam 161 (Yüz altmış bir) ödül alan Roma, ki, Altın Küre'de de En İyi Film seçildi.
Şimdi, Netflix gibi bir ortam olmasa, Roma olabilir miydi, iyi bir düşünelim?.
Gişeden korkmadan, kaliteli, sanat filmlerini teşvik eden bir ortam, sinemaya zararlı mı olur, faydalı mı, onu düşünelim önce..
İkincisi.. Ben, cebinde parası olan Hıncal gidip, hem de tempur yatağına uzanıp, yanıma gelen çay kahve servisi ile filmimi beyaz perdede izliyorum.. Rekabet işi buralara getirdi. Peki ama, gecekonduda, mesela Roma filminin geçtiği yerlerde yaşayanların Roma'yı izleme hakları yok mu?. İlle on sene geçecek, film artık konuşulmaz olacak, o zaman mı, evlerindeki televizyona gelecek kendi hayatlarını anlatan film?.
Biraz toplumcu, biraz halkçı bakalım olaya..
Üçüncüsü..
Netflix ve benzerleri, filmi sinemada seyretme zevkini ve keyfini öldürmez..
Evimde, hatta arabamda Netflix var. Ama daha hiçbirini tıklamadım.
Ben filmi sinemada izlerim.. Onun yerini hiçbir şey tutmaz çünkü..
Dev ekran, muhteşem ses düzeni ve çevremde birlikte soluk aldığın insanlar.. Sinemaya gitmek bir sosyal olaydır!. Eve kapanıp, minnacık ekranda seyretmek ise yalnızlık..
Dördüncüsü.. Yukarda söyledim..
Rekabet!. Network sineması, sinema salonlarını daha fazla rekabete zorlayacak, daha mükemmel salonlar, daha mükemmel kulisler yapmaya, fiyatları en alt düzeyde tutmaya zorlayacaktır.
Netflix ve benzerleri bu ülkeye er geç gelecekti. Yılmaz Erdoğan sadece öncülük etti, çabuklaştırdı.
O zaman..
Sinema adına, Türk sineması adına.. Sinemaya gitme gücü olmayan milyonlar adına ve rekabet yüzünden gelecekte daha da mükemmel salonlarda film izleyecek benim gibiler adına..
"Teşekkürler" Sevgili Dostum, Yılmaz!.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA