Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kendi yıldızını bulmak...

1993 yılı 27 Mart'ında yayınlanmıştı, "Kendi yıldızını bulmak" başlıklı yazım.. O zaman Altın Kitaplar Editörü Hüsnü Terek "Senin yazılarından bir kitap yapalım" demişti. Yaso ile seçmiştik yazıları.. "Kendi Yıldızını Bulmak" da adı oldu o kitabın. Baskı üzerine baskı yapmıştı.. Sonra tonla kitap yaptık, ben "Yeter" diyene kadar.
Yazılarımın kalıcı yanını keşfeden Hüsnü'ye de bir selam sarkıtarak, o ilk kitabımın kapak yazısını sunuyorum bugün.

***
Son zamanlarda bu kadar güzel bir şey okuduğumu hatırlamıyorum.
Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin aylık "Genç Bakış- Young Vizyon" adlı bülteninde okudum ve hemen sizlerle paylaşmak istedim, keyfimi. Adım gibi biliyorum. Bu öyküyü keseceksiniz ve saklayacaksınız. Ya da çok sevdiğiniz birisine yollayacaksınız hemen.
Lauren Tseley'nin bir öyküsü bu..
***
Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında dans eder gibi bir hareketler yapan bir insan sulüeti görmüş.
Başlayan güne dans eden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dans etmediğini görmüş.
Birkaç adım koşuyor, yerden bir şeyler alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:
- Günaydın. Ne yapıyorsun böyle.
Genç adam durmuş başını kaldırmış ve cevap vermiş:
- Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.
- Sanırım şöyle sormalıydım, demiş, bilge adam.. Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?.
- Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor.
Eğer onları suya atmazsam ölecekler.
- Ama delikanlı, görmüyor musunki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Ne fark eder ki..
Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.
- Bunun için fark etti.
Bu cevap bilgeyi şaşırtmış.
Ne söyleyeceğini bilememiş.
Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş.
Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş. Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış. Nihayet akşama doğru fark etmiş ki, o koca bilim adamı, o büyük bir şair, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış.
Çünkü bu gencin aslında yaptığının, "Evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir gark yaratmayı seçmek olduğunu" anlamış.
Utanmış. O gece sıkıntı içinde yatmış.
Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış.
Yataktan kalkmış giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş.
Ve bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.
***
Bu enfes öykünün sonunda Genç İşadamları Derneği'nin bir mesajı var.
Onu da aynen alıyorum:
"Hepimize bir fark yaratma yeteneği bahşedilmiştir. Eğer biz o genç adam gibi, bu yeteneğimizin farkına varabilirsek, görüş (vizyon) gücümüz sayesinde geleceği şekillendirme kudretini elde edebiliriz.
"Hepimiz kendi yıldızımızı bulmalıyız.
Eğer yıldızımızı akıllıca ve iyi fırlatabilirsek, yirmibirinci yüzyıl hiç kuşkusuz harika bir yer olacaktır." Fark yaratma yeteneği..
Ne güzel bir deyim bu..
Söylenmesi bile güzel..
Fark yaratma yeteneği...
Bu gerçekten hepimizde var..
Ya yıldızlar..
Milyonlarca..
Harika bir 21. yüzyıl istiyorsak, evrende bir gözlemci olup, olup biteni izleme yerine, evrende bir oyuncu olup, fark yaratmayı seçmemiz gerek.
Haydi, kendi yıldızımızı bulalım ve fark yaratalım..
Hemen..
Bugün..
Vakit geçirmeden!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA