Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Tuzağa düşen Mustafa Başkan!..

Sevgili hemşerim, mekteplim, komşum, kardeşim Mustafa Cengiz, Allah onu bize bağışlasın, müthiş bir yaşam mücadelesi veriyor. Ama hayatını bir kenara koymuş, hala Galatasaray için savaşıyor.
Kesin dinlenmesi, moralini yukarda tutması gerekirken, evinde Yönetim Kurulu toplantısı yapıyor. Fotoğrafını gördüm. Gaziantep maçını evinde, yönetici arkadaşlarıyla izlemiş.. Ekranda büyütüp yakından baktım. Maşallah turp gibi görünüyordu.
Dün sabah gazetemi açtım.. Sporun manşetinde Mustafa Başkan..
Antep maçının hakemi Alper Ulusoy için "Aynaya baksın, utansın ve bıraksın" demiş..
...Ve de tuzağa düşmüş.. Fatih Terim'in kurduğu tuzağa..
Baştan aşağı kişisel hataları yüzünden iki maçta kaybettiği beş puanla Galatasaray'ı şampiyonluk yolundan uzaklaştıran Terim, kendisini unutturmak için, gündemi değiştiren ve topu Başkanı Mustafa Cengiz'e atan laflar etmiş, imalarda bulunmuştu.
Durum 3-1 iken takımı beş dakika 9 kişi oynatan ve bu arada Antep'i coşturan ikinci golü yiyen Terim, ilk 11 ve değişiklik tercihleri üzerine hesap verme, maçı bir türlü okuyamayışı için özür dileme yerine, futbol kuralları kitabında, açık ve net yazan bir kuralı uygulayan hakeme güya saldırırken, Başkan ve Yönetimi de aba altından tehdit etmişti.
"Ben konuşursam 100 maç ceza yerim. Hani geçen sene düdük astıranlar nerde" diye bas bas bağırmasının, "Galatasaray'a operasyon düzenleniyor.
Göz yumanlar da Başkan ve yöneticiler" anlamına geldiğini herkes anladı tabii..
Ne varki Mustafa Başkan "Herkes kendi işine baksın" diyeceğine, bu tuzağa balıklama düştü, Terim'i manşetlerden indirip, kendini çıkardı ve gündemi değiştirip, 2 maçta beş puan kaybederek Şampiyonluk yolunu mucizelere bırakan tek sorumlu, Teknik Direktörü'nü sıkıntıdan kurtardı.

***


Kuralı uygulama suçu.. mu?!..

Türkiye günlerden beri "Alper Ulusoy 6 saniye kuralını niye uyguladı" diye tartışıyor. FIFA'nın kuralını niye uyguladı, diye hakem sorgulanıyor.
Bakın bu satırları 4 Ekim 2018'de yazmışım.. Kaç defa yazdım da onların en açığı, en neti..

*

İşte Türkiye Futbol Federasyonu Resmi Sitesi (tff.org).
İşte o sitede IFAB (Uluslararası Futbol Federasyonu Kural Komitesi) yayını "Oyun Kuralları" kitabı..
Sayfa 80.
Kural 12: Fauller ve Fena Hareketler Fıkra 2. Endirekt Serbest Vuruş..
"Kaleci kendi ceza alanındayken aşağıdaki ihlallerden birini yaparsa bir endirekt serbest vuruş verilir.
- Topu oyuna bırakmadan önce eliyle altı saniyeden daha uzun süre kontrol ederse," Peki bu yıl, herhangi bir ligimizde, herhangi bir kaleciye bu ihlalden ceza verildi mi?. Avutu geç attı diye sarı kart.
Ama kural açık seçik yazarken, 6 saniye kuralını çiğneyenlere hoşgörü..
Böyle bir yoruma, kuralı alenen resmen ihlale hakkınız, yetkiniz var mı?.
İşte Başakşehir'in kendisini liderlikten eden Malatya maçından kaydettiğim iki dakikayı ihbar ediyorum.
Açık ihbar.. Kanıt, yayıncı kuruluşta.
Maçın 44'üncü dakikası içinde Malatya Kalecisi Farnolle topu 44.20'de tuttu. 44.40'da degaj yaptı. Yani topu 6 değil, üç mislinden fazla, 20 saniye elinde tuttu.
Fırat Aydınus "Devam" dedi.
Maçın 88'inci dakikası içinde gene 20 saniye elinde gezdirdi. Aydınus gene göz yumdu.
88'de endirekt serbest vuruş verilse 18 içinde, Başakşehir 2 puan kaybından kurtulur, lider olabilir miydi?. Bu 2 puan sezon sonunda şampiyonluğu, ya da Avrupa yolunu engellerse ne olacak?.
Sevgili Namoğlu, şimdi senden resmi ve yazılı cevap istiyorum..
1- Bu kural değişti mi?.
2- Değişmediyse, bu sezon kaç kere uygulandı?.
3- Uygulanmadı ise, MHK o hakemlere niçin ceza vermiyor?.
4- Hakemlerin 6 ile 20 saniyeyi ayırt etmekten aciz mi?.
Benim kadar kamuoyu da bu açıklamayı bekliyor. Çünkü FIFA kuralları hakem yorumuna bırakılırsa, yarın maçlar bitmez hale gelir.

*

Namoğlu cevap vermedi tabii.
Oysa ayni hafta 90A'da da, bu konuyu gündeme getirmiş, (Kemal, Güven ve Serkan Müdürüm hatırlar) "Bir gün bir hakem, bu kuralı uygulayacak ve kıyamet kopacak" demiştim..
Aynen o oldu, işte..
Yıllarca bu rezilliğe seyirci kalan, tek satır yazmayan ve tek laf etmeyen spor medyası şimdi "Kuralı uygulayan" hakeme kıyamet koparıyor.
Yazıklar olsun!.

***


Antep, Galatasaray'ı kurtardı!..

Gaziantepspor'un 3-1'den geri dönüşü, aslında Galatasaray'ı kurtardı..
Şaka, ironi falan değil, sözlük anlamıyla söylüyorum..
Kur- tar- dı!.
Sevgili Belhanda'sı, evlad-ı manevisinin, sözleşmesini hazretin bir de istediği zamlı tarife ile beş yıl daha uzatma kararında olan Fatih Terim, Antep maçını bu düşünce üzerine kurmuştu. Nasılsa kaybedeceği bir şey yoktu. Oyunu Belhanda ve Feghouli üzerine planlar, zaten sahanın her yerinde birbirini arayan bu ikiliyi sağda yan yana oynatırsa ve bu ikili düşündüğünü gerçekleştirirse, en başta Hıncal'a, yani bana ve dünyaya ilan ederdi ki..
"İşte Belhanda-Feghouli budur. Gördünüz mü, fesatlar?. Siz bu fitnelere sakın kanmayın. Bakın maçı nasıl Belhanda ve Fedghouli aldı.." Dediği de oluyordu az daha..
Galatasaray 3-1 öne geçti. Gollerin ikisini Feghouli ve Belhanda attılar..
Hiç koşmayan, sadece kendisi için oynayan, Galatasaray'ın yediği ilk iki gole de her zamanki laubalilik, gevşekliği ile sebep olan Belhanda..
(Birinde kaptırdığı topun peşinden koşma zahmetine girmedi. Golü güçlükle kornerle önlediler. Kornerde Antepli 3 numara, antrenmanda olmayacak bir rahatlıkla gol olan kafa şutunu atarken, onu marke eden, güya Belhanda'ydı. Kılını bile kıpırdatmayan Belhanda..) Gene laubalilik yüzünden geripas diye Gaziantep santrforuna yaptığı asistle Ahmet Çalık'ın kırmızı kart görüp takımın 10 kişi kalmasına sebep olan, bilmem kaçıncı defa durduk yerde kaşınıp sarı kart gören, ikinci sarıdan hakem hoşgörüsüyle kurtulan Belhanda..
Maç 3-1, ya da 3-2 bitseydi, Terim tarafından "Yılın Kahramanı" ilan edilecekti.
Fenerli medya, Galatasaray'ın gelecek sene de bu "Ruhsuz Yabancılar Lejyonu" ile oynamasını, transferde Belhanda'yı değil, Ömer Bayram'ı satmasını istediği için manşetler atacaktı.
Nitekim yukarda anlattığım rezil oynayan Belhanda'yı, maç boyu koşmayıp gücünü muhafaza ettiği, yani sadece kendine çalıştığı için attığı gol yüzünden sahanın yıldızı ilan ettiler.
Ama yukarda "İlahi Adalet", aşağıda "Gördüğünü çalan yürekli bir hakem" vardı..
Bir de ayni Belhanda rahatlığı ve gevşekliği içinde Falcao çıktıktan sonra tam 4 dakika yerine adam sokamayan ve takımı 9 kişi oynatıp, ikinci gole kapı açan Fatih Terim'in kendisi vardı. Ömer Bayram gibi sezonun en iyi ve en hırslı Galatasaraylısı, hem de kulübeye çağrılıp, üzerindeki yeşil yeleği çıkarmış oyuna girme işareti beklerken oyuna sokmayan ve takımı inatla, ya da gafletle 9 kişi oynatan Terim..
Galatasaray'ı yönetenlere (Var mı acaba?. Orada da neler oluyor, doğru dürüst bilen yazan yok.. ) bir "Uyanın ve gelecek sezonu kurtarın hiç değilse" tokadı attı, Gaziantep..
Allah bir an önce sağlığına kavuştursun, Antepli Mustafa Cengiz'e hemşeri uyarısı bundan güzel yapılmazdı.

***


Haliç ve Bilim!.

Haliç'in değişen rengi, üreyen canlı organizma, planktonlar üzerine yoğun tartışmalar yaşanırken, "Üniversiteler neden susuyor?.
Hele de Haliç Kıyısı'nda kampüsü olanlar" demiştim, geçen hafta..
Haliç Üniversitesi "Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü" hocası Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu bir açıklama gönderdi ve "Haliç'in rengini değiştiren planktonlar sağlıklı bir ekosisteme işarettir" dedi. İşte o açıklama, aynen..

***

Planktonlar bir veya daha çok hücreden oluşan deniz canlılarıdır. Fotosentez ile ormanlara eş karbondioksit tüketip oksijen üretirler. Klorofil pigmentlerinden dolayı bulundukları su yeşilimsi olur.
Suyun yüzeyinde bulunur ve güneş ışığını alabilirler fotosentez için. Denizde besin zinciri açısından da çok önemlidirler.
Plankton varlığı sağlıklı bir ekosisteme işarettir.
Hava ısınınca ve denizin dibindeki besinler su yüzeyine çıkınca plankton patlaması olur. Daha fazla çoğalırlar. Durgun sularda, körfezlerde su rengi değişir kahve-kırmızı olabilir. Planktonlar azot ve fosfor kullanarak büyür. Aslında bu doğal bir süreç. Kısa sürede kaybolabilirler.
Haliç'te de bu tür görüntülerin olması doğal bir süreçtir.
Akıntı yeterli seviyede olmazsa ve çoğalmaya devam ederlerse öldüklerinde bulundukları ortamdaki deniz canlılarına zarar verirler.
Çoğalmaya devam ederlerse ayrıca azot ve fosfor miktarları da ölçülmelidir.
Bilim İnsanları, Küresel ısınma sonucu artacak planktonlar sebebiyle 2100 yılında okyanusların renginin değişeceğini öngörmektedirler.

***


Babalar Günü'nden...

Pazar, Babalar Günü'ydü. Hemen her gazetede enfes yazılar okudum. Ama bir tanesini ayırdım. Bir ara birlikte çalıştığımız, çok sevdiğim, ama uzun zamandır görüşemediğim Uygar Eremektar, Cumhuriyet'te "Mıstık'ın Oğlu" başlıklı yazısında, babası, ünlü karikatürist "Mıstık" ile Baba- Oğul ilişkilerini nasıl güzel, nasıl duygulu anlatmış. İkisini de yakından tanıdığım, ikisiyle de dost olduğum için belki beni resmen çarptı yazı. "İnternetten bulun okuyun" derim.
Babalar Günü'nde o kadar çok arandım, o kadar çok mesaj, mail aldım ki.. Üstelik sosyal medyanın hemen hiçbir uygulamasını indirmeyip, kullanmadığım halde..
Hepsine ayrı ayrı, yürekten teşekkürler..
Gerçekte "Baba" olmayan bir adamı "Baba gibi" benimseyenler beni nasıl mutlu etti..
O mesajlardan birini ayırdım ve size nakletmeye karar verdim.
Nehir Erdoğan, hani "Benim Adım Melek"in baş oyuncusu, bizim 90'lı yıllarda TRT'de canlı yaptığımız "Tele Pazar"ın stajyer sunucusu Nehir, 10 yaşındayken babası Rıdvan Erdoğan'ın, hatıra defterine yazdığı satırları yollamış, fotokopisiyle..
"Canım Kızım, Bu satırları yazmak benim için en büyük mutluluk. Temennim odur ki, yıllar sonra bu satırları okuduğunda, aynı mutluluğu hissedersin.
Yine temennim odur ki, yaşamın boyunca ailemize layık bir evlat olarak kalırsın.
Hayat çok acımasız. İşte hayatın acımasız olduğunu anladığında bile hayatla kavga etmeni ve daima ayakta kalmanı istiyorum.
Sakın çalışmaktan korkma. Sakın hayattan korkma.
Sakın doğruluktan ayrılma.
Unutma ki, yalanlarla hiçbir hedefe ulaşılmıyor.
Yoksul bile kalabilirsin.
Yoksulluk seni doğruluk ve dürüstlükten ayırmasın.
Dürüst insan çalışkan, çalışkan insan da daima başarılıdır. Başarılı insan da hayattan korkmayan, yılmayan kişidir.
Sana güveniyorum kızım.
Baban.
3.2.1991"
Rıdvan Bey'le hiç tanışmadık. Ama telefonda birkaç kez konuştuk.. Ses tonundan, sözcüklerinden, kızının üzerine nasıl titrediğini hissetmeme yetti o kısa konuşmalar.
Sevdim, Baba Rıdvan'ı.. Işıklar içinde yatsın.

***


TEBESSÜM
Fındık toplamaya giderlerken Dursun, Temel'e sordu..
"O elindeki ne?."
"Termosmuş adı. Fadime bana hediye etti, fındık toplarken yanımda bulunsun, diye."
"Ne işe yararmış" dedi, Dursun.
"İçine konan sıcak şeyi sıcak, soğuk şeyi soğuk tutarmış.."
"Seninkinde ne var, şimdi" diye sordu Dursun..
"Dondurma ile kahve!.."

SEVDİĞİM LAFLAR
"Kader, harekete geçmeyen kişiye asla yardım etmez..."
Sophokles

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA